1 Mayıs ve düşündürdükleri

Hayatı,dünyayı ve geleceği inşaa için her ne var oldu ve olacaksa, bilin ki; onun altında emek,alın teri,kas gücü,enerjinin yanı sıra bütün boyutlarıyla düşüncenin ürettiği teoriler ve  uygulanmış  pratiklerin bütünlüğü vardır.

Emek, elle tutulan,gözle görülen somut bir varlıktır.

Her türlü tasarı ve planların uygulandığı; sonuçta ortaya çıkan ürünün faydaya dönüşmesini amaçlayan, onun sayesinde para  adlı izafi kavramı yoluyla  ‘saat/ücret’ , birime indirgenmesi sonucu hesaplanarak  bir çeşit  ödüllendirilmesidir...

‘Ücret/saat’ uygulamasını iyileştirmek için ilk kez  1856 yılında Avusturulya’nın Malbourne kentinde taş  ve duvar işçileri üniversite binasından parlemanto binası arası mesafeyi yürüyerek pretosto ettiler...

1 Mayıs 1886 da ise Amerika İşçi Sendikaları Konfedarasyonu öncülüğünde günde 12 saat haftada 6 gün olan iş süresini 8 saat olması için işi bıraktılar.Eyleme parklara girmeleri yasak olan zenci işçilerinde katılması,büyük bir farkındalığı ve sorunu tartışılır hale getirdi...

Sonunda bütün dünyada çalışma saatinin 8 saat olması fikri ,her yıl 1 Mayıs gününün emek ,işçi bayramı olması 2.Enternasyonal ‘in 1889 yılı Temmuz’unda ki toplantısı esnasında bir Fransız işçi delegesinin önerisiyle kabul edildi ve 1890 yılından itibaren bütün dünyada kutlanmaya başladı..

Daha sonraki dönemlerde çalışma saatlerinin yanı sıra,sosyal güvenlik,iş/işçi emniyeti ve sağlığı izin ve diğer sosyal haklarla birlikte artarak günümüze kadar geldi..

Aslında gelişmiş ülkelerdeki sosyal haklar; insan,yurttaş temelli ve uzlaşmaya dayalı iken, az gelişmiş ülkelerde çalışanların üzerinden büyük kârlar elde edip, az ücret ödeyen işverenler, grev hakları ellerinden sarı sendikalarca uyutularak alınmış milyonlarca emekçi bir sınıfın olduğu gerçeği bizi utandırmaya devam ediyor..

Siyasetçi,işveren iş ve el birliği ile emek sahiplerinin bilinçlenmesinin önüne geçilmek için çıkarılan politik,etnik,dinsel ve mezhepsel sorunlarla,popülist  yaklaşım metotlarıyla  meselenin  üzeri örtülmeye çalışılmaktadır.

Bugün gözümüzle gördüğümüz her şeyin bir emek sonucu olduğu gerçeği evrenseldir.

Emeğin karşılığı insanlara bir lütuf gibi verilmesi ancak doğu ve geri kalmış ülkelerin kalıplaşmış bir davranışıdır.

Kölelik ,feodal zamanlarından kalma alışkanlıkların sürdüğü,cinsiyet ve statü kavramlarının köhne bir düşünceyle elde tutulduğu;aydınlarının yarı karanlık,loş ortamlarda bulunduğu kısacası emek bilinç seviyesi ve yaklaşımlarının  maalesef hala 2.Enternasyonel kongresinde tartışılan konuların gerisinde kalmıştır.

Üstüne üstlük aldıkları hayat standartlarının altındaki maaşlarını ellerinden almak için,korunmasız rakam ve faiz doğurtan bankaların insiyatifine terk edilmiş ve kene gibi kanlarının emilmesine izin verilmiştir..

YORUM EKLE