Bahçeli :Asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir

MHP Lideri Devlet Bahçeli, bugün partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu

Bahçeli :Asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir

 Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:  

“HDP’NİN EŞ BAŞKANI BÖLÜCÜLÜĞÜN VE TERÖRÜN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPMIŞTIR: Nevruz, milli kader ortaklığımızın ve kardeşlik bağlarımızın parlayan sembolüdür. Aynı şekilde bölücülerin, gayri milli çevrelerin, millete şaşı bakan çarpık zihniyetlerin, terörizme yakasını kaptırmış lekeli mihrakların değil, Türk’ün ezeli bayramıdır, Türk milletinin ebedi bayram günüdür. Nevruz’u şer ve şiddet dolu amaçlarına malzeme yapmaya teşebbüs edenler, zulme sözcülük, zillete gözcülük yapan odaklardır. PKK’nın ikmal deposu ve ileri kulesi olan HDP’nin hafta sonu düzenlediği sözde Nevruz kutlamaları bu yıl da ağır tahriklere sahne olmuştur. İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere pek çok ilimizde korsan Nevruz programları düzenlenmiş; bu kapsamda bölücüler, yasa dışı sol örgütler, devlet ve milletin amansız karşıtları yine fitne saçmışlar, bir kez daha Türk’ün bahar bayramını gölgelemeye çalışmışlardır. ‘Gücümüzü birleştirdiğimizde bu düzeni değiştireceğiz’ açıklaması yapan HDP’nin bir eş başkanı, boyundan büyük laflar etmekle kalmamış, bölücülüğün ve terörün sözcülüğünü yapmıştır. Kürt kökenli kardeşlerimizle Alevi İslam inancına mensup canlarımızı istismar eden, dahası Nevruz’dan nifak üreten kan içici vampirlere fırsat verilmeyecek, müsamaha gösterilmeyecek, kanunsuzlara göz açtırılmayacaktır.

TERÖRİSTE ‘BARIŞ İNSANI’ DEMEK BARIŞA İHANETTİR: Bir CHP’linin terörist Demirtaş’a ‘barış insanı’ demesi, önümüzdeki günlerde TBMM’de olacağını söylemesi, bulanık ve buhran içinde kalmış bir zihnin hezeyanıdır. Bir teröriste ‘barış insanı’ demek, evvela barışa ihanettir. Teröristin yeri, TBMM değil demir parmaklıkların arkasıdır. Kavga ve kutuplaşma meraklıları her zaman kaybedecektir. Türk milleti, Nevruz’la birlikte yeni ve umut dolu günlerin geleceğine inanmış ve bu kültürel emaneti bugüne kadar korumuş ve yaşatmıştır. Bilinmelidir ki bundan sonra da yaşatacaktır.

ÇANAKKALE KÖPRÜSÜ HEDEFLERİMİZE VESİLE OLACAK BÜYÜK BİR YATIRIM HAMLESİDİR: 18 Mart 2022’de hem Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıldönümünü andık hem de muazzam bir eserin, göz kamaştırıcı bir yatırım şaheserinin açılışına gururla şahitlik ettik. Böylelikle Asya’yla Avrupa altıncı kez birbirine bağlanmıştır. Bir ayağı Lapseki’ye, diğer ayağı Gelibolu’ya basan 1915 Çanakkale Köprüsü, feribotla bir saat süren boğaz geçişini 6 dakikaya düşürmüştür. Temeli 18 Mart 2017’de atılan bu dev eser, çok yoğun çalışmaların neticesinde bir yıl erken bitirilmiş ve faaliyete geçmiştir… 1915 Çanakkale Köprüsü, bizim ulaştırma hedeflerimizin etap etap gerçekleşmesine vesile olacak büyük bir yatırım hamlesidir. Dün Çanakkale’yi zorlaya zorlaya geçmek isteyen müstevliler hayal kırıklığına uğramışlar, bu cüretlerinin bedelini ya denizin dibini boylayarak ya da karaya çıktıkları noktada başları ezilerek ödemişlerdi. Çanakkale bugün de geçilemez. Türkiye’yi geçmek asla mümkün olamaz. Çanakkale’den kötü niyet dışında geçiş müsaadesini sadece Türk milleti verecek ve o da geçmişle geleceği buluşturan köprüden sağlanacaktır. 1915 Çanakkale Köprüsü’nün yapımında emeği geçen, payı bulunan, desteği olan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Ulaştırma ve Altyapı Bakanımıza, yüklenici firmalarımıza, fedakâr işçilerimize, feragat numunesi mühendislerimize teşekkür ediyorum. Bu köprünün milletimize ve ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum.

DENİZE ATLAYIP YÜZE YÜZE KARŞIDAN KARŞIYA GİDİP GELEBİLİRSİNİZ: Ancak bizim anlayamadığımız, bir türlü izahını yapamadığımız garabet, 1915 Çanakkale Köprüsü’nün açılışından rahatsızlık duyanların kendilerini hemen ele vermeleri, gecikmeksizin ortaya çıkmalarıdır. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 107’nci yıldönümünde, milletimizin kalbi Gelibolu Şehitler Abide’sinde atarken birilerinin nifak üretimi hızlanmış, seriye bağlanmıştır. Bazı medya organları ve sakat zihniyet sahipleri, önyargılarının esiri olmuşlar, geçiş ücretini bahane ederek karalama kampanyasına bel bağlamışlardır. Dediler ki bu köprü milletin sırtında yeni bir kamburmuş, geçiş ücretinin 200 lira olması fazlaymış. Yap-işlet-devret modeliyle inşa edilen köprünün işletmecilerine günlük 45 bin araç garantisi verilmiş, ayrıca bu hedef tutmazsa farkı millet ödeyecekmiş. CHP’liler, yine hazımsızlık örneği göstermişler ve 1915 Çanakkale Köprüsü’nde milyarca liralık vurgun yapıldığını ahlaksızca iddia etmişler. Be hey müfteriler, be hey gafiller, o köprüden siz de geçeceksiniz O köprüden tarihin hatıraları bir o yandan bir buyana manen geçiş merasimi yapacak, niye gocunuyorsunuz? Niçin telaşlanıyorsunuz? Neden kızarıyor, bozarıyor, çılgına dönüyorsunuz? Bu köprü ülkemizin gururudur, bunu da mı kabullenemiyorsunuz? Hiç mi millete sevginiz kalmadı? Bu kadar mı gözünüz körleşti, bu kadar mı gönlünüz köhneleşti? Yapılanı takdir ve tebrik etmekten madem acizsiniz, hakkı haklıya teslimden madem uzaksınız, bari saygı gösterin, bari susulacak yerde konuşmayın da uzaktan bakanlar sizi adam zannetsinler. Eğer ‘köprüden geçmem’ diyorsanız buyurun, denize atlayıp yüze yüze karşıdan karşıya gidip gelebilirsiniz. Buna engel yoktur, buna ‘hayır’ diyen yoktur. Bu zihniyet sahiplerini tanıyoruz, asıl dertleri Çanakkale Zaferi’dir. Asıl meseleleri kıyılarımıza yanaşan zalimlerin defedilmesidir. Bu tarihi hezimetin kuyruk acısını çekiyorlar. Çanakkale’nin rövanşını almak için yanıp tutuşuyorlar. Fakat nafiledir, bütün menfur çabalar beyhudedir, dün başaramadıkları işgali bugün asla yapamayacaklar, asla melun hedeflerine ulaşamayacaklar.

TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ KAPATILMALIDIR: Türk Tabipleri Birliği isimli bölücü yapılanma, bir defa namuslu ve vatanperver Türk hekimlerini temsil edemez, onların mesleki çatı kuruluşu olamaz. Doktorlarımız bizim can beraberimizdir. Doktorlarımız, şifa ümidinin ana mihveridir. Sevgi ve saygıya layık Türk hekimlerine tek bir lafımız yoktur, olması da düşünülemeyecektir. Fakat nerede bir melanet varsa Türk Tabipleri Birliği Başkanı ve işbirlikçi yönetimi oradadır. Bunlar, bir avuç millet ve devlet muhalifidir. PKK’nın yanında olan bunlardır. HDP’nin yolundan giden bunlardır. Bölücülüğün propagandasını yapan bunlardır. Zillete düşen bunlardır. Bunlara doktor demek, Tabipler Birliği’nin başında ‘Türk’ isminin bulunmasına sessiz kalmak, Türklüğe ve doktorluğa en korkunç bühtandır. Bizim Türk Tabipleri Birliği’ne yönelik haklı eleştirilerimiz, bu kuruluşun yönetimine çökmüş üç beş Türkiye düşmanıyla ilgilidir. Bunun dışında hiçbir hekimimiz bu sözlerimizden alınmamalı, gücenmemelidir… İşte o doktor görünümlü insanlık fukaralarının, eşkıyalaşmış zihniyetlerin çatı kuruluşu Türk Tabipleri Birliği’dir. Bu birliğin başındaki şahsın, sorarım sizlere, Kandil’deki bir mağara deliğinde bir teröriste pansuman yapan diğer bir teröristten ne farkı vardır? Cani Öcalan’la ilgili kurulan özgürlük platformunun kurucuları arasında bu birliğin başkanı var mıdır, yok mudur? Terörle mücadeleye karşı çıkan bu kişi değil midir? Doğu ve Güneydoğu’daki meskûn mahal operasyonlarından dolayı Türkiye’nin uluslararası mahkemelerde yargılanması gerektiğini söyleyen bu kişi değil midir? Sağlık sistemini HDP’yle birlikte kurgulamaktan bahseden, HDP’li bölücülerle hedef ve emel birlikteliği içinde olan bu kişi değil midir? Teröristlere dostluk ve barış ödülleri veren bu Tabipler Birliği değil midir? Bu nedenle açık açık sesleniyorum: Türk Tabipleri Birliği mutlak surette kapatılmalıdır. Lazım gelen hukuki takibat süratle başlatılmalıdır. Yönetim organlarına yuvalanmış bölücülerden hukuk önünde hesap sorulmalıdır. Milletimizin haklı beklentisi budur. Adaletin tecellisi için ihanetin duvarı yıkılmalıdır. İsminin başındaki Türk’ü hak etmeyen, Türk’ü tanımayan, Türk’e kefen biçen bu örgütün vatan ve millet sevgisiyle dolup taşan hiçbir hekimimizi ahlaken temsil etmediği, edemeyeceği herkesçe bilinmelidir.

KUZU POSTUNA BÜRÜNMÜŞ HİÇBİR ÜLKE BİZE ADALET DERSİ VEREMEZ: NATO üyeleri arasında yaptırıma maruz kalan tek ülke Türkiye’dir. Dost bildiklerimiz tarafından egemenlik haklarıyla oynanan, aleyhine ekonomik, siyasi ve diplomatik tuzaklar kurulan ülke de Türkiye’dir. Mücadele ettiğimiz terör örgütlerine destek verenler, şu rezalete bakınız ki bizimle NATO şemsiyesi altında birlikte olanlardır. Bir Fransız, bir İngiliz, bir Alman ölünce kıyameti koparanlar, yıllardır oluk oluk akan Türk ve Müslüman kanlarını, alınan mazlum canları felç geçirmiş gibi izlemişlerdir. Kuzu postuna bürünmüş hiçbir ülke bize adalet dersi veremez. İnsanlık hatırlatması yapamaz, istikamet çizemez, ‘yaptırımlara niye katılmıyorsunuz, neden S-400’ü aldınız’ diyemez… Zor günümüzde yalnız bırakanları, kuyumuzu kazanları, arkamızdan dolaşanları asla unutmayız, unutmayacağız, unutturmayacağız.

DEVLETİN HÜKÜMRAN VASFI İSABETLE GÖSTERİLMİŞTİR: Geçtiğimiz hafta sonu Adana’nın Seyhan ilçesinde yaşanan, arkası önü projelendirilmiş hadiselerin iç yüzünü şuurla tarif, dikkatle tespit ve tefrik etmek lazımdır. Vakıfların nasıl kurulduğu, uymaları gereken kuralların neler olduğu kanunlarla çerçevelenmiştir. Türkiye husumeti aleni olan ve 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kapatılan Furkan Vakfı isimli örgütün provokasyonları sonucunda hiç arzu edilmeyen sahneler yaşanmıştır. Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na aykırı hareket eden, yeri geldiğinde PKK’yı, yeri geldiğinde FETÖ’yü öven, yeri geldiğinde de darbe girişimlerine ‘hayırlı olsun’ diyen sözde bir vakfın mensupları artık bardağı taşırmıştır. Furkan demek, doğru ile yanlışı, hak ile batılı, iyi ile kötüyü ayırt etmek demektir. Ancak bunlarda doğru ile yanlış, hak ile batıl birbirine girmiştir. Bunlarda ihlas ve iman alameti mumla aransa bile bulunamayacaktır. Bu din tacirlerinin, bu ajan provokatörlerin kanunsuz eylemlerine şerefli Türk polisi zamanında müdahale etmiş, bize göre devletin hükümran vasfı isabetle gösterilmiştir. Asayişsizliğe izin ve icazet verilmemiştir. Sözde vakfın meczup başkanının İçişleri Bakanımıza yönelik izansız saldırıları, iffetsiz hakaretleri ve hayasız itibar suikastları bizim nezdimizde yok hükmündedir, hatta ayaklarımızın altındadır.

ADANA’DA GÖREV YAPAN HER POLİSİMİZİN TERTEMİZ ALINLARINDAN ÖPÜYORUM: Sayın Süleyman Soylu, soy ismi gibi soyludur, görevini de layıkıyla yerine getirmektedir. Türk polisi görevinin gereğini yapmış, Müslüman görünümlü bir avuç münafığa, sokakları karıştırmak isteyen sayıca küçük bir azınlığa Türk devletinin yaptırım gücünü göstermiştir. Bütün emniyet teşkilatımızı hassaten kutluyor, özellikle Adana’da görev yapan her polisimizin tertemiz alınlarından öpüyorum. Kadınları, çocukları zırh olarak kullanan bu sözde vakıf yöneticileri aynı zamanda hem korkak hem de günahkâr olarak anılacaklardır. Muhammedi ahlakın kırıntısını taşımayan, İslam’ın ruhuyla bağdaşmayan bu sözde vakfın kimin kuytusu, kimin kuyusu, kimlerin kumandası altında olduğunu vicdan sahibi her vatandaşımız az çok bilmektedir.

TEDBİR ALMAZSAK GELECEKTE YENİ 15 TEMMUZLARIN YAŞANMASI KAÇINILMAZDIR: Şayet bugün tedbir almazsak gelecekte yeni 15 Temmuzların yaşanması kaçınılmazdır. Şayet bugün duyarlı ve sorumlu hareket etmezsek, içi müşrik dışı Müslüman olan ilkesizlere önlem almazsak uyarıyorum ki terörist başı Gülenlerin arkası kesilmeyecek, ihanet kervanı kesintiye uğramayacaktır. İslam dini barış ve kardeşlik dinidir. Her kim bu manevi gerçeğe riayet ediyorsa baş tacımızdır. İstismarcıların, fesat yuvalarının, dinimizi ticarete ve batıl hedeflere tahvil etmek için fırsat kollayanların hesabı sorulmalı, hevesleri kursaklarında bırakılmalıdır.”

Güncelleme Tarihi: 23 Mart 2022, 15:40
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER