Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı: Bu 8 saatin esrarını açıkla!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup konuşmasında CHP lideri Kılıçdaroğlu'nu ABD ziyareti üzerinden hedef alan açıklamalarda bulundu.

Bahçeli, Kılıçdaroğlu'nu hedef aldı: Bu 8 saatin esrarını açıkla!

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Grup konuşmasında; "Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu’na soruyorum,o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın,kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır." dedi. 

MHP Lideri Bahçeli partisinin TBMM grup toplantısında Milletvekillerine hitap etti. 

MHP Liderinin konuşmasından satırbaşları şöyle;

14 Eylül 2022 Cuma akşamı Bartın’ın Amasra ilçesinde milletimizin yüreğine ateş düşmüş, kömürün karasından helal lokmasını çıkarmak amacıyla yerin yüzlerce metre altına inen madencilerimiz hepimize acıların en acısını yaşatmıştır. Türkiye Taşkömürü Kurumu Amasra Müessese Müdürlüğü’ne bağlı bir maden ocağında meydana gelen grizu patlamasında canlar gitmiş, hayatlar bitmiş, hayaller sönmüştür. 41 maden işçimiz bu elim ve feci patlamada son nefesini vermiştir. Yaralı halde kurtarılan 11 işçimizin tedavisi devam ederken, maalesef bunlardan beşinin durumu da ağırdır. Hakikaten üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır.

Ancak maden ocağındaki patlamayı bahane ederek felakete siyasi bir içerik katmak için el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir, dürüst ve iyi niyetli olarak da görülemeyecektir. Acı üzerinde istismar yapmanın mert ve sorumlu bir tavırla hiçbir ilgisi olamaz. Eğer facianın failleri varsa, bunlar tespit edilirse adli ve idari açıdan muhakkak hesabı da sorulacaktır. Aksini düşünmek bile abestir.

Yerin üstünde ahkam kesenlerin durumlarıyla,yerin altında kömürün karasına,kayanın ve toprağın zorluklarına göğüs geren,bu şekilde ömür geçiren kardeşlerimizin muhatap olduğu gerçekler kuşkusuz bambaşkadır.

Maden nedir, emek nedir, helal kazanç ne demektir bilmeyenlerin;toprağın altından rızık çıkarmanın nasıl bir şey olduğunu hayaline dahi getiremeyenlerin felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışması insafsızlıktır,izansızlıktır. Amasra’daki patlama hepimizi yakmıştır. Acı 85 milyon Türk vatandaşının tamamınındır. Şimdi zillet partilerinin teker teker bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğine kapı açacak olmaları kızarmaz yüzün, yaşarmaz gözün, utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya koyacaktır. Amasra’da devlet ve hükümet duruma vaziyet etmiştir. Her ihtimal titizlikle ele alınıp değerlendirilecektir. Mesele bundan sonra aynı acılarla tekrar karşılaşmamaktadır. Mesele samimiyetle, safiyetle, el birliğiyle, güç birliğiyle Amasra’nın gözyaşlarını silmektir.

Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu’na soruyorum,o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın,kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır. Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti, dahası başörtüsü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye’den ayrılışı birbiriyle bağlantılı sancılı gelişmelerdir. Şimdi de teşekkül etmiş bir İP heyeti, Türk festivali bahanesiyle ABD’ye gidecekmiş. Kılıçdaroğlu’nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP’in de yolu yol değildir, siyasi zihniyeti milli ve ahlaki esaslara muvafık değildir. Okyanus ötesinde rol dağılımı ve işbölümü yapılmıştır. Zillet ittifakının paydaşları sırasıyla ABD’yi tavaf etmeye başlamıştır. Sipariş gündeme göre, listelenmiş talimatlar uyarınca, FETÖ’nün çekim alanında, emperyalizmin gözetiminde siyaset yapmanın onurlu ve haysiyetli hiçbir yanından bahsedilemeyecektir. Zillet ittifakı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusunun cevabını yanlış yerde aramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını seçecek, belirleyecek ve yetkilendirecek güç ne AB’dir, ne ABD’dir, sadece ve sadece büyük Türk milletidir. CHP yitirdiği iradesini emperyalizmin kanlı sahnesinde bulmanın çabasındadır. Bu yüzden CHP yönetimi, kuruluş yıllarına sırt dönmüştür.

Kılıçdaroğlu’nun değil Cumhurbaşkanı adayı olması,CHP Genel Başkanlığı koltuğunda oturması bile zuldür,CHP’ye oy veren kardeşlerimize hakarettir, hürmetsizliktir,dahası zulümdür. Nasıl ki, koyunun çıkardığı toz kurdun gözünden kaçmazsa, bizim de hiçbir sinsi hesap gözümüzden kaçmamış, kaçmayacaktır. Emel sahipleri akıllarını başlarına almalıdır. Türkiye sahipsiz ve ümitsiz değildir. Türk milleti yarınsız ve çaresiz değildir. Devlet yetim, millet öksüz değildir. Milliyetçi Hareket Partisi dimdik ayaktadır. Cumhur İttifakı ezberleri bozandır, ezilenleri kucaklayandır, esareti milletimize reva görenlerin de hakkından cesaretle gelen ve gelecek olan iradedir.

Ülkemiz iyi niyetle, yapıcı, olumlu ve pozitif bir siyaset marifetince,dostane ve iyimser bir diyalog ekseninde duruş ve tutum gösterirken,AB’nin bunu görmezden gelmesi, her fırsatta Türkiye’yi kötü gösterme densizliği ayıptır,günahtır,ikiyüzlülüğün ta kendisidir. Biz eğri ağaca yayım demeyiz, her gördüğümüze de dayım demeyiz. Su uyur, düşman uyumaz, ama biz de hiç unutmayız. Kışı geçiririz geçirmesine, ama yediğimiz ayazı da aklımızdan çıkarmayız. AB’nin siyaseti kriz siyasetidir. AB’nin siyaseti kutuplaşma siyasetidir. Demedi demesinler, nefretle gelmesinler, bizim böyle bir siyasete karnımız tok, misilleme siyasetimiz de pek çoktur.

Su uyur, düşman uyumaz, ama biz de hiç unutmayız. Kışı geçiririz geçirmesine, ama yediğimiz ayazı da aklımızdan çıkarmayız. AB’nin siyaseti kriz siyasetidir.

CHP’li bir milletvekili,eline çekici alıp Genel Kurul kürsüsünde telefon kıracak kadar alçalabilmiştir.Sen o çekici telefona değil, kafana vurursan belki ayılabilir, kendine gelebilirsin.Bu çekiç Genel Kurul’a nasıl getirilmiş, kürsüye nasıl çıkarılmıştır? Çekiç de aynen bir silah gibi suç unsuru değil midir? Bu haliyle çekicin mesela kalaşnikoftan ne farkı vardır?Biz Genel Kurul salonunda ne çekiçli eylemcilere ne de kalaşnikoflu teröristlere bilinsin ki, tahammül edemeyiz, sessiz kalamayız,seyirci olamayız.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER