Erdoğan: Bir pahalıkla karşı karşıyayız

Recep Tayyip Erdoğan, bugün partisinin TBMM’deki grup toplantısında konuştu

Erdoğan: Bir pahalıkla karşı karşıyayız

Cumhurbaşkanı Erdoğan, özetle şunları söyledi:

DEMOKRASİMİZİ 2053 REHBERİ HALİNE DÖNÜŞTÜRMEK SORUMLULUĞUMUZDUR: “Son grup toplantımızdan bu yana 31 kanun teklifi yasalaşmıştır. Bunlar; uluslararası düzenlemeler, Nükleer Düzenleme, Öğretmenlik Meslek Kanunu, Bireysel Emeklilik Kanunu gibi değişikliklerdir. Ukrayna'da yaşanan son gelişmelerle ilgili olarak Dışişleri Bakanımız Genel Kurul'u bilgilendirmiştir. Milletvekillerimizle gelenek haline getirdiğimiz istişare toplantımızı da sürdürüyoruz. TBMM çalışıyor, üretiyor, ülkemize hizmet ediyor. Bu gazi Meclis’i ne kadar iyi ve verimli çalıştırırsak milletimizin umutlarını o kadar diri tutarız. Demokrasimizi, sürekli geliştirerek 2053 vizyonumuzun rehberi haline dönüştürmek öncelikli sorumluluğumuzdur.

PARTİMİZİ 16. ZAFERİNE TAŞIYACAĞIZ: Seçime artık 15 ay gibi kısa sayılabilecek bir sürenin kaldığını dikkate alarak her anımızı, her günümüzü çok iyi değerlendirmeliyiz. Partimizi sandıktaki 16. zaferine hep birlikte hazırlayacağız.

SİYASİ MUHALEFETİ ‘GEREKLİ VAKA’ OLARAK KABUL EDİYORUZ: Bizler, kendi şahsi tarihimizde muhalefette verdiğimiz uzunca bir süre mücadelenin ardından iktidara gelmiş bir kadroyuz. Bunun için de siyasi muhalefeti ‘gerekli vaka’ olarak kabul ediyoruz. Türkiye'nin talihsizliği, uzunca bir süredir bu sıfatları hak edecek bir muhalefet liderliğinden mahrum bulunmasıdır. Karşımızda, bırakın milleti kendine bile hayrı olmayan bir CHP vardır. Girdiği 16 seçimin istisnasız tamamında hezimete uğrayan CHP, kendini geliştirmek için gayret göstermemiş, sürekli geriye gitmiştir.

BİRBİRLERİNE BU KADAR GÜVENSİZ OLANLARA MİLLETİMİZ NASIL İTİBAR EDECEK: Şimdi bu CHP, peşine taktığı bir 28 Şubat ittifakı kurdu. Güya bu ittifakla seçimi kazanarak yönetim sistemini değiştirecek, dünyayı güzelleştirecek, bölgemizi krizlerden kurtarıp çiçek böcek diyarı haline getireceklermiş. Biz iddialı olarak, karşımızdakinin de iddialı olmasını severiz. İttifakın ortaya koyduğu fotoğraf bizi motive etmek yerine kah güldürüyor kah hüzünlendiriyor kah düşündürüyor. Daha masaya hangi sırayla oturacaklarına, koridorda hangi sırayla yürüyeceklerine karar veremeyenlerin ülkemizin, bölgemizin ve dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemde gereken adımları nasıl atacaklarını merak ediyoruz. Henüz yolun başında birbirlerine bu kadar güvensizlik içinde olanlara milletimiz nasıl itibar edecek bilemiyoruz.

1990’LI YILLARIN SEFALETİNE DÖNDÜRECEKLER: 28 Şubat ittifakının karşı çıktığı hususlara baktığımızda, Türkiye'nin kazanımlarından vazgeçeceklerini, sınır ötesi harekâtlarını bitireceklerini, bulunduğumuz her yerden çekileceklerini, ekonomiyi IMF'e teslim ederek çalışanları işsizliğe, insanları sefalete mahkum edeceklerini, savunma sanayi, büyük yatırımlara kilit vuracaklarını, S-400'leri geri verip SİHA’ları silahsızlandıracaklarını, Atak'ları atacaklarını, dünyanın gıpta ile seyrettikleri yap-işlet-devret projelerini yerle yeksan edeceklerini, bu hizmetleri verenleri doğduklarına pişman edeceklerini, velhasıl ülkemizi yeniden 1990’lı yılların sefaletine hatta tek parti devri karanlığına döndüreceklerini anlıyoruz. Bu dev yatırımları yapan müteahhitleri tehdit etmek suretiyle 'sakın ha' diyen bir muhalefet mantığını dünyanın hiçbir yerinde duymadık, görmedik, bilmiyoruz. Bu nasıl bir anlayış, bu nasıl yaklaşımdır? Enflasyonu nasıl indirecekleri, PKK ve FETÖ ile nasıl mücadele edecekleri başta olmak üzere gerçek gündeme ilişkin bir program göremedik. Tek işleri koalisyon güzellemesi yapmak.

PARLAMENTODA YETER SAYINIZ VAR MI: Daha cumhurbaşkanı adayını belirleyememiş olanlar, doğrudan yönetim sistemi değişikliği gibi zorlu bir Meclis-halk oylaması süreci gerektiren aşamaları atlayıp doğrudan başbakanlık pazarlığına giriştiler. Sizin yaptığınız bu çalışmayı, parlamentoda yeter sayınız var mı, bu parlamentodan çıkarmanız mümkün mü? Bu ortaoyunu bile karşımızdakilerin milleti nasıl kandırmaya çalıştığını göstermeye kafidir.

GEZİ OLAYLARINDA ‘EKONOMİYİ BATIRIN’ ÇAĞRISI YAPANLAR BUNLARDI: Deseler ki ‘biz bu imkanı ülkemizi her alanda ileri taşımak için kullanacağız’, politikalarımızı yarıştırırız. Gerçi bunlar, karşı çıktıkları ne varsa ondan en çok istifade etmeyi alışkanlık hale getirmiş bir ekiptir. Marmaray'dan İstanbul-İzmir otoyoluna, şehir hastanelerine kadar şahit oluyoruz. Bizim itirazımız, milletimizi içi boş tartışmalarla ülkenin ve dünyanın gerçeklerinden bihaber siyaset müsamereleriyle vakit hebasıdır. Dün Gezi olaylarında ‘ekonomiyi batırın' çağrısı yapanlar bunlardı. Dün vesayetçilerin yanında saf tutan bunlardı. Dün ülkemiz ekonomik tuzaklarla boğuşurken ellerini ovuşturarak emperyalistlerin sözcülüğüne soyunanlar yine bunlardı.

BUGÜN YAĞ ÜZERİNDEN ÜLKENİN BAŞINA KARA BULUTLAR TOPLAMAYA ÇALIŞANLAR BUNLAR: Bugün yağ üzerinden ülkenin başına kara bulutlar toplamaya çalışanlar yine bunlar. Türkiye, bugüne kadar olduğu gibi halihazırda yaşadığı sıkıntıları da kısa sürede geride bırakacaktır. Ama emin olun, bunların yerli ve milli duruş sergilemek yerine peşinden gittiği müptezellik baki kalacak. Biz, eser ve hizmet siyasetinde yarışacak muhalefet arıyoruz. Biz, ülkemizi ve milletimizi demokraside ve kalkınmada dünyanın en üst ligine çıkarmakta yarışacak muhalefet istiyoruz. Muhalefetteyken bile ülkenin hiçbir meselesi konusunda somut, akılcı, hesaba dayalı bir teklif ortaya koyamayanlar işbaşına gelince aydınlanma yaşayacak değiller.

CHP DÜN NEYSE, BUGÜN DE O: CHP dün neyse bugün de odur, yarın da aynısı olacaktır. Milletimiz bu zihniyete ülkeyi asla teslim etmez. Ama sadece böyle söylemek yeterli değil. Milletimize gerçekleri, bugüne kadar yaptığımız hizmetleri sürekli hatırlatmamız gerekiyor. Kimi zaman ciddiye almadığımız, seviyemizi düşürmek istemediğimiz her konunun dönüp dolaşıp ayağımıza dolandığını unutmamalıyız. Her yalanı doğru ile boğmalı, her spekülasyonu anında boşa çıkarmalıyız.

HAYAT PAHALILIĞI İLE KARŞI KARŞIYAYIZ: Küresel ve bölgesel gelişmeleri takip ederken milletimizin işini, aşını etkileyen sıkıntıları da ihmal etmiyoruz. Kurdaki yükselişten, küresel emtiadaki artışlardan kaynaklanan bir pahalıkla karşı karşıyayız. Enflasyonla gelişmiş ülkelerin de boğuştuğu bir gerçektir. Bu süreçte Türkiye, üretim ve istihdam gücüyle şoklara karşı dayanıklılığını ispatlamıştır.

SON 10 YILIN YÜKSEK BÜYÜME RAKAMINA ULAŞMIŞTIR: Küresel tedarik zincirinde görülen aksamalar, salgın nedeniyle görülen belirsizliklere rağmen Türkiye ekonomisi, 2021 yılında da yüzde 11 ile son 10 yılın en yüksek büyüme rakamına ulaşmıştır. Kişi başına düşen milli gelirimizin döviz kurundaki yükselişe rağmen 900 doların üzerinde artarak 9 bin 539 dolar olarak gerçekleşmesi de önemli bir veridir. Ekonomimiz büyürken istihdamda da artış sağladık.

ELEKTRİK VE DOĞAL GAZDA VATANDAŞIMIZI KORUMAYI SÜRDÜRÜYORUZ: Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimin emtia fiyatlarını aşırı yükseltmesi ülkemizde de enflasyonu olumsuz yönde etkiliyor. Bununla birlikte vatandaşımızın alım gücünü iyileştirmek için çok sayıda adım attık. Geçtiğimiz sene enerji sübvansiyonları için 165 milyar liralık kaynak kullandık. Bu yıl da elektrik ve doğal gazda çok daha yüksek sübvansiyonlarla vatandaşımızı korumayı sürdürüyoruz. Petrol fiyatlarındaki hızlı yükselişin akaryakıt tarifelerinde yol açığı artışları yakından takip ediyoruz. İnşallah sondaj gemilerimizi şimdi beşe çıkarıyoruz. Sıfır kilometre, inşallah dördüncü sondaj gemimizi alıyoruz. Böylece sondaj çalışmalarında çok daha güçlü bir hale gelmiş olacağız. Gıda fiyatlarındaki dalgalanmaları da aynı şekilde mercek altına aldık. Gereken müdahaleleri yapıyoruz. Her konuda vatandaşımız lehine yapılacak ne varsa hayata geçireceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Kur korumalı mevduata vatandaşımız büyük ilgi gösterdi. Bu hesaplarda biriken tutar 550 milyar lirayı buldu.

ZENGİN DEVLETLER ZULME SES ÇIKARMADI: Ülkemizin de içinde yer aldığı bölge son 11 yıldır meşakkatli günler geçiriyor. Suriye'de, 12 milyon kişinin evlerini terk etmesine yol açan kriz halen devam ediyor. Burada da kimlerin aktör olarak yer aldığını gayet iyi biliyorsunuz. Acımasızca devam eden bu süreçte de bu işi nasıl bir barış havzasına dönüştürürüz, bunun mücadelesini verdik. Lübnan'dan Irak'a, Afganistan'dan Libya'ya kadar kan, gözyaşı, çatışma ve istikrarsızlık hakim. Nereye baksak orada bir avuç azınlığın hırsı ve ikbali uğruna masumların acı çektiğini görüyoruz. Barışın çocuklarını yeniden ihya etmeliyiz. İnsanlık adına yüzkarası bu tablo karşısında görevi güvenlik ve istikrarı sağlamak olan kuruluşlar kıllarını dahi kıpırdatmıyor. Dünyada gücü elinde bulundurduğunu söyleyen ülkeler nerede? Gerekli desteği verdiler mi? Ne yapıyorsun dediğimde, bir şey yok. Herhangi bir insani destek yok, kurtarma adına attıkları adım yok. Kendi çıkarları söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıranlar, son 11 yıldır bölgedeki katliamları uzaktan izliyorlar. Katliamları engelleyecek, çatışmaların önüne geçecek, zulmü durduracak hiçbir adım atılmadı. Bizim gibi komşu ülkeler insani ve ekonomik bakımdan ağır yükleri omuzlarken güya zengin devletler kınama mesajları dışında zulme ses çıkarmadılar. Bu süreçte sadece yalnız bırakılmadık, şantaja, ambargoya da maruz kaldık. Teröristlere her türlü araç, gereç, mühimmat yardımları yaptılar. Ukrayna krizi ile birlikte batılı medya organlarında yapılan açıklamalar bu kayıtsızlığın, çifte standardın gerisindeki gerçeği de ortaya çıkarmıştır. Mazlumları derisinin rengine göre ayıranların insaniyetle, medeniyetle hiçbir bağı yoktur. Irkçılığın daniskası olan bu bakış açısı utanç vericidir.

HÜLAGÜ’DEN NE FARKI VAR: Cadı avını andıran uygulamaları da kabul etmiyoruz. Almanya'da filarmoni orkestrasının şefi; Putin'in arkadaşı diye görevine son veriyorlar. Böyle saçmalık olur mu? Dostoyevski'nin eserlerine yasak getiriyorlar. Böyle saçmalık olur mu? Bunun, tarihte Bağdat'taki kütüphaneleri yıkan Hülagü'den ne farkı var? Aynı bunlar. Bunları yaşamak biz siyasetçileri kahrediyor. Krizin trajediye dönmemesi için çaba harcıyoruz. İstikrarsızlıkla boğuşan bölgemizin bir savaşı kaldıramayacağını ifade ettik. Bugün 14'üncü gününü geride bırakan çatışmalar iki taraf için de insani kayıplara yol açıyor. 2 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı. Rakamın 5-10 milyonu bulması yakındır. Savaşın, savaşların kesinlikle kazananı olmaz. Kalbinde zerre kadar merhamet olan birisinin, çocukların yüzündeki korkuyu görüp hüzün duymaması mümkün değildir.

YARIN OLUMLU ADIMLAR ATILACAĞINA İNANIYORUZ: Şimdiye kadar insani yardımdan diplomatik temaslara pek çok adım attık. Bazı liderlerle iki, üç kez görüşme fırsatım oldu. NATO Genel Sekreteri, Azerbaycan Cumhurbaşkanı, Belarus Cumhurbaşkanı, Avusturya Cumhurbaşkanı, Hollanda Başbakanı, Birleşik Krallık Başbakanı, Ukrayna Cumhurbaşkanı, Avrupa Konseyi Başkanı, Kanada Başbakanı, Rusya Devlet Başkanı, Moldova Devlet Başkanı dahil devlet ve hükümet başkanlarıyla defalarca görüşmek suretiyle barış için çalıştık. Türkiye'nin anahtar konumu her taraftan takdir topluyor. İnşallah diplomasi trafiğimizi 11-13 Mart tarihlerinde Antalya Diplomasi Forumu'yla sürdüreceğiz. Yarın Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının görüşmesinde olumlu adımlar atılacağına inanıyoruz. Krizin hem vatandaşlarımız hem de Ukrayna halkı açısından yarattığı sıkıntıları göz ardı etmiyoruz. 13 bin vatandaşlarımızın sınırdan geçişini temin ettik. Ülkemize giriş yapan yabancı sayısı 20 bine yaklaştı. Ukrayna'ya 23 TIR yardım malzemesi gönderdik. Bu rakam 39 TIR'a çıkacak. Yerlerinden edilmiş kişilerin temel ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz.

TÜRKİYE SON 10 YILDA KRİZ ÇÖZME KABİLİYETİNİ GELİŞTİRMİŞ BİR ÜLKEDİR: Türkiye, bilhassa son 10 yılda kriz yönetimi becerisini, sorunları çözerken fırsatları değerlendirme kabiliyetini geliştirmiş bir ülkedir. Ne mücadelemizden vazgeçtik ne yatırımları durdurduk ne hak ve özgürlük alanlarında daralmaya meydan verdik. Salgın döneminde bu hakikati tekrar yaşadık. Şimdi tüm dünyanın dikkati ülkemizin kuzeyindeki krize çevrilmişken biz kendi hedeflerimize doğru ilerlemeyi sürdürüyoruz.

MİLLETİMDEN SABIRLI OLMALARINI İSTİYORUM: Özellikle ekonomide yaşanan dalgalanmaların günlük hayatımızda yol açtığı sonuçların geçici olduğuna, yarınların nice güzel müjdelerle birlikte bizi beklediğine yürekten inanıyoruz. Sadece buna inanmakla kalmıyor, gereken her türlü hazırlığı yapıyor, her türlü adımı atıyoruz. Milletimden sabırlı olmalarını, soğukkanlı davranmalarını, sağduyuyu elden bırakmamalarını, bize güvenmeye devam etmelerini istiyorum.”

Güncelleme Tarihi: 09 Mart 2022, 15:43
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER