Kılıçdaroğlu: Daha çok zamlar gelecek

CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kocaeli Sanayici İşadamları Derneği’nin bu akşam düzenlediği yemeğe katıldı.

Kılıçdaroğlu:  Daha çok zamlar gelecek


 Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi:

“BU TARZ TV TARTIŞMALARI MAALESEF OLMUYOR”

"Gönül isterdi ki bütün siyasi partiler ya da siyasi partilerin liderleri bir araya gelip herhangi bir televizyonda oturup uygarca tartışabilelim. Kutuplaşmayı bir tarafa bırakıp ülkenin sorunlarına her bir siyasi partinin var olan sorunları çözebilmek için hangi çözümleri var bunları sağlıklı bir zeminde tartışabilelim. 1970’li yıllarda 80’li yıllarda bunlar mümkündü. Ama dünya ilerledikçe biz siyaset açısından biraz geri gittik bu tarz tartışmalar maalesef olmuyor. Olmadığı için de zaman zaman bireysel olarak ben konuşurum, diğer siyasi partilerin liderleri konuşur. Ama vatandaş ya bunlar keşke bir araya gelip keşke kendileri bir tartışsalar biz de izleyebilsek dinleyebilsek derler.

“OTOBÜSE BİNERKEN SİZ SİYASETLE TANIŞIYORSUNUZ”

Bir başka önemli nokta bazen bir siyasetle ilgilenmiyoruz diye cümleler de kurulur oysa siyaset bizim hayatımızda. Dünyanın hayatında siyaset var. Otobüse binerken siz siyasetle tanışıyorsunuz. Otobüs fiyatını belirleyen siyaset kurumu aslında yapılan zamlar, KDV, ÖTV’ler, taşıt alım vergisi, MTV, K1 belgesinden tutun neleri sayarsanız veya bir işyeri açtığınızda harçlardan tutun vergilere kadar denetime kadar bütün bunları belirleyen siyaset kurumu. O nedenle siyaset kurumu hepimizin hayatında son derece önemli.

Vergi ödemeden bahsetti sayın başkan, Kocaeli’nin potansiyelini zaten biliyoruz. Şunu başlangıçta ifade edeyim, eğer Türkiye’de sağlıklı bir planlama ve sağlıklı bir sanayileşme sağlıklı bir ulaşım zinciri oluşturulacaksa Tekirdağ’dan başlayarak Sakarya’ya kadar bu coğrafyanın tek başına ele alınıp değerlendirilmesi lazım. Eğer bu zincir içinde entegre bir yapı içinde değerlendirebilirseniz o zaman pek çok sorunu çözebilirsiniz. Veya pek çok soruna kaynaklık eden olayı hem kavrayabilir hem çözüm üretebilirsiniz. Vergi evet çok önemli Kocaeli’nin vergi ödemede çok büyük bir kent olduğunu biliyorum.

“BENİM ÖDEDİĞİM VERGİ NEREYE HARCANIYOR SORUSUNU GENELLİKLE SORMAYIZ”

Verginin ödenmesi kadar vergiyi kullananın size hesap vermesi gerekir. Hesap verecek olan kurum da siyaset kurumudur çünkü parayı harcayan siyaset kurumudur. Siz vergiyi ödersiniz siyaset kurumu bu vergiyi toplar bütçeleştirir ve harcar. Temel bir sorunumuz var siyasette. Benim ödediğim vergi nereye harcanıyor sorusunu genellikle sormayız. Bu sorunun sorulmadığı ülkelerde demokrasi gelişmez. Demokrasinin birinci kuralı vatandaş ey hükümet ey yönetenler ben sana vergi veriyorum benim ödediğim vergiyi nereye harcadın sorusunu sormaktır. Demokrasinin çıkış kaynağı bu cümlede yatar. Ama bu maalesef bizim ülkemizde yeteri kadar sorgulanmaz ve sorulmaz da. Bazen korkuyla sorulmaz ya şimdi sorarsam başım belaya girer diye bazen hiç akla gelmez. Ama çocuk doğduktan itibaren bu ülkede vergi öder.

“VATANDAŞ AÇISINDAN BAHARIMIZI YAŞIYORUZ, KIŞ GİBİ GÖRÜNSE DE BAHARIMIZI YAŞIYORUZ”

Bugün Türkiye’nin izlemesi gereken strateji nedir bunu anlatmak isterim size kısaca. Sorun var mı evet var, sorunlar büyüyor mu evet büyüyor, efendim hafifledi… Hayır hiçbir sorun hafiflemedi. Önümüzde daha büyük sorunlarla karşılaşacak mıyız? Evet daha büyük sorunlarla karşılaşacağız, daha çok zamlar gelecek evet daha çok zam gelecek vatandaş daha büyük sıkıntılarla karşılaşacak mı evet vatandaş açısından baharımızı yaşıyoruz kış gibi görünse de baharımızı yaşıyoruz. Önümüzdeki süreçte daha büyük zamlar gelecek. Kaçınılmaz olarak gelecek. Çünkü üretici fiyatlarıyla tüketici fiyatları arasında çok büyük bir açık var. Üretici fiyatları üretici enflasyonu çok yüksek o henüz tam fiyatlara yansımadı. İktisat kuralı da der ki bunlar bir süre maliyetlere, sonra da doğal olarak fiyatlara yansıyacak.

“YAPILMASI GEREKEN DEMOKRATİK STANDARTLARIMIZI AVRUPA BİRLİĞİ DÜZEYİNE ÇIKARMAKTIR”

Şimdi izlemesi gereken ya da izlememiz gereken bizim belirlediğimiz bir strateji var. İzlememiz gereken 4 ayaklı bir strateji. Bunlardan birincisi can ve mal güvenliğidir. Can ve mal güvenliği yoksa bir ülkede yani demokrasi gelişmemişse yani insanlar düşüncelerini özgürce ifade edemiyorsa yani medya bağımsız değilse, yargı bağımsız değilse, savcılar bağımsız değilse, insanlar can ve mal güvenlikleri dolayısıyla endişe ediyorsa o ülke büyümez arkadaşlar. Dünyada böyle bir örneği de yoktur. Dolayısıyla yapılması gereken önce demokratik standartlarımızı Avrupa Birliği düzeyine çıkartmaktır. İster Avrupa Birliği ister Güney Kore ister Kanada hangi ülkeyi alırsanız.

“DÜNYA HIZLA BÜYÜYOR, HIZLA GELİŞİYOR BU GELİŞMEYE SANAYİNİN AYAK UYDURMASI LAZIM”

Demokrasisi gelişmiş bir ülke hızla büyür ve kalkınır. Yapmamız gereken birinci ayak budur. Stratejinin birinci ayağı budur. Bunu yaptığınız zaman göreceksiniz ki hızla büyüyeceğiz üretim yapacağız. Üreten Türkiye dediğimiz kavrama yaşam kazandıracağız. Üreten Türkiye demek sadece fabrikada üreten Türkiye anlamına gelmiyor onu da ifade edeyim. Üreten Türkiye her alanda üretmek demektir, sanat alanında, kültür alanında, hizmet sektöründe her alanda üretme ve her alanda üretirken de nitelikli ürünler üretmek. Sanayici açısından söyleyeyim, katma değeri yüksek ürün üretebiliyorsanız dünyada söz sahibi olabiliyorsunuz. Katma değeri yüksek ürün üretemiyorsanız siz sadece makinaların yedek parçasını üretirsiniz ama dünyada söz sahibi olamazsınız. Dünya hızla büyüyor, hızla gelişiyor bu gelişmeye sanayinin ayak uydurması lazım. Bunun için sağlıklı bir stratejinin üretilmesi lazım. Şu soru aklınıza gelebilir: Katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Bir ülkenin üniversiteleri bilgi üretmezse o ülkenin sanayicileri katma değeri yüksek ürün üretemez. Demek ki en temel koşul üniversitelerin bilgi üretmesidir. Üniversiteler bilgiyi hangi ortamda üretir? Düşünce özgürlüğü ortamında. Dolayısıyla düşünce özgürlüğü varsa üniversiteler bilgi üretir, üretilen bilgiyi sanayici elle tutulan metaya dönüştürür ve bunun ihracatının imalatını yapabilir.

Bizim üniversitelerimiz gerçekten bilgi üreten konumda mı? Bunu da sanayicilerin sorgulaması lazım, iş dünyasının sorgulaması lazım. Sadece şunun söyleyeyim, İran üniversitelerin ürettiği bilgi Türk üniversitelerini 2-3 yıldır geçiyor, neden? Eğer siz her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı bir üniversiteyi yok ederseniz bilim insanları Türkiye’de değil düşünce özgürlüğünün olduğu ülkelere giderler. Bugün genç kuşaklar geleceklerini Türkiye’de değil yabancı ülkelerde arıyorlarsa hepimizin oturup düşünmesi lazım. Bizim evlatlarımız neden yurt dışını tercih ediyor da kendi topraklarını babalarının, dedelerinin, atalarının olduğu toprakları tercih etmiyor.

“DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI’NIN KAPATILDIĞINDAN ACABA KAÇIMIZIN HABERİ VAR?”

Stratejinin üçüncü ayağı; varlıklı da olabiliriz, bilgi de üretebiliriz ama hakça bölüşüm, sosyal devlet dediğimiz bir kavram var. Güçlü bir sosyal devleti inşa edemezseniz ülkede huzuru yakalayamazsınız. Bir atasözümüz var, ‘biri yer biri bakar kıyamet ondan kopar’. Demek ki herkesin karnının doyabildiği bir sosyal devleti inşa etmek zorundasınız. Vatandaştan vergi alıyorsunuz sanayiciden, tüccardan, esnaftan, herkesten vergi alıyorsunuz onu sağlıklı, tutarlı bir planlamayla hayata geçiyorsunuz daha hızlı büyümek için öncelikleri iyi belirliyorsunuz. Bir soru: Devlet Planlama Teşkilatı’nın kapatıldığından acaba kaçımızın haberi var? İş dünyasının saygın insanlarısınız. Siz planlama yapmadan üretim yapamazsınız, planlama yapmadan bankadan kredi aldınız ne zaman nasıl ödeyeceğiz, işçi ücretleri var nasıl ödeyeceğiz bunların tamamı planlamayla olur. Evde de planlama olur her hanede planlama olur. Nasıl olur da koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde planlama olmaz ve nasıl olur da planlama kapatılır? Kapatıldı ama kimsenin itiraz ettiği yok. Zaten sorunumuz da o. Niye kapatıldı? Devlet Planlama Teşkilatı en nitelikli beyinlerin gittiği, en nitelikli insanların çalıştığı ve geleceğimizi planlayan kaynaklarımızın en sağlıklı nerelere harcanması gerektiğini planlayan bu beyinler nereye gitti? Tamamı yok edildi. Demek ki bizim güçlü bir sosyal devlete ihtiyacımız var. Ve dördüncüsü sürdürülebilirlik. Sayın başkan da konuşurken sürdürülebilirlikten de söz etti. Evet dünya hızla gelişiyor, dünya hızla büyüyor ve dolayısıyla biz değişen dünyaya ayak uydurmak zorundayız. Demokrasi kavramı değişiyor üretim kavramı gelişiyor. Eskiden salt demokrasi derdik şimdi katılımcı demokrasiden söz etmeye başladık. Daha güçlü bir demokrasi aldığımız temel kavramları halka sormak halktan aldığımız yetkilerle o kavramları hayata geçirebilmek gibi çalışmalar yapıyoruz ya da yapmalıyız. Böyle olması lazım. Sürdürülebilirliğin anahtarı da liyakattir.

“DEVLETİ YÖNETMEYE TALİPSENİZ SAYDAM OLMAK ZORUNDASINIZ”

Devlette liyakattir. Nitelikli insanların devlette çalışmasıdır. Ve devletin sürekli kendisini değişen dünyaya uygun olarak liyakatli insanlar aracılığıyla yenilemesidir. Bu olduğu takdirde Türkiye süratle büyür. Belki şu sorular da gelecektir ya tamam bunları söylediniz de önümüzde seçimler olacak mı olmayacak mı, cumhurbaşkanı ne olmalı, kim olmalı, nasıl olmalı, nitelikleri nasıl olmalı… Bu soruları büyük bir ihtimalle soracaksınız.  Onların her birisini samimi olarak yanıtlayacağım samimi olarak. Medyanın önünde ifade edeyim bu düşüncemi bu toplantının sizin için ne kadar değeri var bilmiyorum, ama benim için çok değerli. Çünkü birbirimizi daha iyi tanımak zorundayız. Ülkenin iyi gitmediğini siz de biliyorsunuz ben de biliyorum. Bu darboğazdan Türkiye çıkar mı, elbette çıkar niye çıkmasın? Peki darboğazdan nasıl çıkacak? Soracaksınız ben cevabını vereceğim samimi olarak. CHP’yi eleştireceksiniz eleştirin. Hazır bulmuşken genel başkanı burada istediğiniz soruyu sorabilirsiniz. Sizin elinize şu kağıtları sorun genel başkana diye kağıt vermiyoruz. Neyi düşünüyorsanız rahatlıkla sorabilirsiniz. Ya şu soruyu sorarsak acaba genel başkan üzülür mü? Asla üzülmem. Ya bu soru da genel başkana sorulur mu? Soracaksınız. Çünkü birbirimizi iyi tanımak sorundayız. Devleti yönetmeye talipseniz saydam olmak zorundasınız ve dürüst olmak zorundasınız artı samimi olmak zorundasınız. Hepinize afiyet olsun hepinize teşekkür ederim bu davet benim için son derece değerli ve önemli."

Güncelleme Tarihi: 08 Ocak 2022, 11:56
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER