Hesaplaşma

Dinler; hiç kuşkusuz idrakimize sunulmuş semavi menşeli olgulardır.Onun içinde yer alan ritüeller, tembihler,yasaklar,haramlar,helaller bütünüdür.Bize elçilerce (peygamber) sunulan,insan yönümüze,iç alemimizi aydınlatmak üzere edinilen  bir inanç bütünüdür.

Karanlığın,en dehşetli cahillik ve kuralsızlığın hakim olduğu çağlarda insan topluluklarını adalete,hakka,doğruya tabi ki Tanrı’ya inanıp buyruklarına uymaya,bununla aydınlık,esenlik,barış ve bilgiye ulaşacağımızı telkin eden, karşılık olarak ölünce de cennete konulacağımıza inanmamızı  ister o sebeple de daima imanı,vecdi,samimiyeti önerir...

Dinler, bütün zamanlarda doğrudan,aracısız insana yönelmek isterken ,o mecrada akması gerekirken pratik hayatın her an bozulabilecek  geleneksel dayatması  pragmatist sonuca,ve o arada araya giren bir sınıfın oluşmasını da, varlığını da beraberinde taşımıştır.İnsan oğlunun kendisine tavsiye edilen bilgiye olan ilgisinin azlığı,kolaycılığa yönelişi bu sınıfın varlığının böylece zaman içinde daha da gelişerek kemikleşmesine  yol açmıştır.

Yöneticilerden daima,kesintisiz, adil ve hakkaniyetli olmasını isteyen din,onların tahtlarını  korumak ve sürekli kılmak adına yukarıda bahsi geçen bu sınıflarla ortak ve birlikte olması sonucunu doğurmuş.Dinlerin toplumcu,sosyal yönleri,kişiyi erdeme,bilgiye çağıran mesajları bu iki zümrenin goygoyculuğuna kurban edilmiştir.Birbirinin adeta ‘’muhabbet tellalı’’olmuşlardır. Semavi naslardan esinlenen dinin varlığı bambaşka bir alana evrilerek,iktidar dediğimiz; taht ve mihrabın gözdesi,elde tuttuğu şaşmaz,biricik kıymet hükmüne irca edilmiştir.

Tıpkı çok tanrılı ve pagan dinlerde olduğu gibi iktidarları elinde tutan güç yarı tanrılığını ilan ederken,Tanrı’nın buyruğunu yerine getirdiğini iddia ederek, gücünü zirveye taşımış,karşısında bulunan,duran,eleştiren herkesi Tanrı düşmanı,yalanlayan manasına gelen ‘’kafir,zındık,münkir,münafık’’ ilan ederken; kendisine itaat edenlerin Tanrı’nın övülmüş,nimetlere,cennete mazhar olacaklarını müjdeleyerek övmüştür.Bunu tahtın  payanda direği olan sözde din adamlarına söyletmişlerdir.

Böylelikle dinin doğrudan baz aldığı olan insanın, ferdi ve içtimai muhataplığı tevil yoluyla elinden alınarak temsil yetkisi olduğunu iddia eden,Tanrının bundan haberdar olduğu,hatta işaretlerine dair emareleri sayarak, peygamberin sözlerini de çarpıtıp referans alan göndermelerle işi adeta kotararak bu zümreye ait varlığı zihinlerde kalıcı hale getirip perçinlemiştir.

Böylelikle insanın hileyle,desiseyle sıyrıldığı dinin temel özellikleri yok edilip, dinin ritüellerini  yücelterek,şekle ve kalıba önem verdirerek  ana sütunları böylece by-pas edilmiştir.

Dinin paylaşımcı,adil olmaya yönelik davetini kendi insiyatiflerine,tekellerine  alarak iktidarın emrine veren, esasen doğrudan Tanrı’ya,peygamberlerine ve onun indirdiği kitaplara muhalefet eden ,kafa tutan karanlık ,cahil ve bilgi düşmanı insanların egoist tavırlarıyla ,zulmü,haksızlığı ve suçu övgüyle taçlandırıp adeta kutsamışlardır.

Dinin cahil,bilgisiz ,muhteris kişilerin kendi aralarında sınıflaşması ve dayanışması sonucu gölgelendiği görülmüştür.

Artık günümüzün müminlerine yaraşan ve yakışan tek şey, sanırım bu dünyadaki dinin vaaz ettiklerinden dolayı uğradıkları her haksızlıkların hesabının ‘’öbür taraf’’ta görüleceği noktasına taşıyarak,adaletten,yargılanmaktan kurtulmak  için,’’biz, hesabı ancak Allah’a veririz’’riyakarlığına karşı sağlam bir idrak ve direnç koyup,asırların makusluğunu kırmaları ümidindeyim!..

Din ve dindarın, artık ‘’otorite’’ ile hesaplaşması böyle olmalı diyorum!..

YORUM EKLE