İnsanın hikayesi;

Daha, doğmazdan önce başlayan  ve var olan bir sahne düşünün!  Hiç dahli olmadığı kavramlar,düşünce,felsefi,ideolojik ve  dini anlayışların yakasından tutup yapışmak için kendisini beklediği bir mekan...

Ebeveyn ,öğretmen, yoğrulduğu eğitim sistemi,çevre,ekonomik şartlar,coğrafya,hesaplanmayan bir kozmoz ve içine dahil edileceği tabulardan oluşan,korku ve endişe sarmalının hakim olduğ bir metafiziksel çevre...

Gelde, doğ bunların içine ya da, hadi doğma istersen hani? Ne  demişti Hayyam:

Bu dünyaya kendi isteğimle gelmedim ben;
Şaşkınlıktan başka şeyim artmadı yaşarken.
Kendi isteğimle de gidiyor değilim şimdi,
Niye geldik kaldık, niye gidiyoruz bilmeden.
Bir yıl dert çekmeden, var mı bir gün sevinen?

Bu bir tespitti aslın da; hepimizin, zaman zaman  kendi kendimize ileriki,olgun yaşlarda tebessüm ederek soracağımız...

Dedik ya; şartların ve olup bitmiş bir sürü hâl’in içine doğmuşuz...

Olup biten düzene seslenmenin yasak kılındığı,bir şeylerin yerinden kımıldatılma çabasına karşı, hep hazırda olan  bir karşı duruşun mevcudiyeti hemen kendini gösterecektir mutlaka...

Değişim; o yüzden yeryüzünün,yasaların,insanın en zor ve en son kabul edebildiği şeyler oldu.Değişim bozgun,değişimci ise bozguncu ilan edildi ta asırlar öncesinden sanki..?

Herşeyin bir ruhu olduğunu kabul eden o engin metafizik dünyamızın kanaat önderleri,nedense yasaların,değişimin ve zamanın da birer ruhu olduğu fikrine pek katılmazlar...

Yasalarla korunan  düzen,ona çoktan intibak etmiş ve ondan sebeplenen bir tufeyli topluluğunun hayatiyeti söz konusu olmaktadır artık;ölümüne mücadele edilecek bir sahadır her yer...

Değişimin ve onun yasalarının da insanın her doğumla yenilenişi fikrine iştirak etmeyenlerle ,değişimin elzem ve kaçınmazlığı üzerine ortadan ikiye bölünmüş taraftarla örülen bir dünya ve onların olumlu ,olumsuz telakkisi ile anlaşılan bir koca evren...

Arada bölünmüş bir insan ve onun bitimsiz tirajedisi..

Sulhu mümkün olmayan savaş ve bir muazzam kaos içinde sürdürülen hayattan geriye kalan; bir hikayenin yaşandığı ve yaşatıldığı tam da, yer işte burası...