Soytarılığın kısa tarihi

Üzerimize  çok önceden sinmiş bunca kirlilik ve isi neden bu kadar geç fark ettik ki..?

Çevremizle olan ilişkilerimiz,başkalarının bize oluşan bakışı,bizim onlara olan yakınlığımız, bir toz tabakası ve sisler  içinde duruyor.

Biz,çepeçevrelenmiş köhne bir düşüncenin tekrarını yapan modern zaman eskicileriyiz aslında...

Eski kavgaları,husumet ve iddiaları sürdürülebilir kılmak  için kaç yanlışı inatla kutsadık biliyormusunuz?

Soytarıların,mağrur efendilerinin yanında bile asil bir duruş sergilediği o eski zaman saraylarından günümüze ;oralardan çıkar ve fayda uman, daha geniş  bir şekilde artarak çoğalan bir sınıfın, iğrenç yalakalıklarını,düzenbaz  dalkavukluklarının etrafımızı,genimizi ve ruhumuzu bozan o davranışlarını görmezden,duymazdan geldik.

Soytarının  sözüm ona gülünç şakalarını izlerken, riyakar bir sınıfın varoluşunu,gözlerinde parlayan yalan ve ihanet pırıltılarını göremedik...

Her dönem gücün etrafında şekillenen, bana göre eksik,tamamlanamamı ş bir canlı formatıyla karşı karşıyayız.

Soytarılığın tarihine kısaca göz attığımızda, efendisini adıyla çağırabilen,haşmetmeap demeyen,lakap bile takabilecek bir cüce,kambur,yarı meczup bu insanlar vicdana,hakka ve dürüstlüğe daha çok seslenmişlerdir genel davranışlarıyla...

Ama varsa yoksa; biz onları konuşur,onları eleştirirken; insanlığa kötü bir mirasın,ahlaki düşkünlüğün en olumsuz örneklerini yaşatan bir anlayışın  adım adım egemeniğe doğru yürüyüşlerine  seyirci kaldık...

Kirlenmeden kasıt, maddi bir durumdan ziyade manevi bir durum olduğu anlaşılmalı..

Yeryüzünde insan denen varlık,kendi iç güdülerini ehlileştiremediği için çoğu zaman kâmil hale bir türlü yükselemedi ve onun olumsuzluğu bin yıllardır hala sürüp gitmekte...

Bu geleneksel çıkar anlayışının  harmanlandığı bir dünyada; özdeyişlere,ata sözlerine ve davranış kalıplarına kadar sirayet eden; kişilik  ve ahlak üzerindeki tahrip edici bu kötü özlellikleriyle baş etmek nasıl bir şeydir,nasıl olmalıdır?

Soytarılık; dalkavukluk, yağcı ve yalakalık gibi ahlak düşkünlüğü değil;bilakis,etrafı ,onlarla çevrili ve örgülü bir dünyada, kralların gözlerinin içine rahat ve emin bakabildikleri tek insandır...

 O zaman işe,anlamlar,kavramlar dünyamızı yeniden anlaşılır,duyulur ve bilinir etmekle başlamalı işe...

YORUM EKLE