Ümit ediniz, korkmayın, tükenmez o kaynak..!

Nereden,nasıl beslenir bilmem ama;eğer, güneş tükenmez enerjisiyle,hakkında ulaştığımız kıt bilgilerle,aklımızın soğuk labirentlerinde zayıflıyorsa ve ona rağmen bizi ısıtmak,ışıtmak yoluyla canlı, cansız tüm yer yüzünü kendine ram ediyorsa  işte ümit de tam böyle bir şey olmalı..!

Deniz kıyılarında otururken; bir akşamın daha kızıl guruba dürülüp gidişiyle; ufukta,güneşin zayıf  huzmelerinde yarına ait müjdeyi okurdum.Lacivert deniz kararırken,zaman ötesinde kalmış eski denizcileri düşünürüm,şu şehrin eski sakinlerini ve sonra güneşin bizden önce battığı ülkelerin balıkçılarını getiririm aklıma. Ağlarını bir yana atıp; yorgunluğun demlenmiş hallerini halka halka çözüşlerini,içinde umut barındıran yarına dair birbiriyle usul, usul konuşuşlarını,tütünlerini sarışları ve hayallerini biraz daha alevlendirsin diye soğutulmuş şişelerini yudumlayışlarını...

Ümit ediniz korkmayın!

O,en karanlık zindanlarda sizi karanlıkta tutmak gibi bir görevi olan ve yandığını hiç bir gardiyanın görmediği hücrenizde ki meşaledir,çıradır,mumdur...

Karlı geçit vermez dağlar,sahralar,çöller,engin ummanlar önünüzü mü kesti.? Peki, o esnada ümitsizliğe kapıldığınızda;  size doğru esen o rüzgarın kanatlarında taşıdığı selamı neden almadınız?

Ümidin kanatları değilmiydi o?

Dün, zaman denen beşikte sallanmanız için sizi kundaklayan, beleyen kimdi?

Sizi ümit edenleri hatırlayın birde. 

Siz,sizden öncekileri,onlar,kendilerinden öncekileri...Alın başınızı gidin ilk güne kadar...

İnanın,  her sallanışında o beşik içinde kimleri uyutmadı ki..?

Yaşarken hayatı, her sizi sarsıp yere düşürdüğünde, yerden kalkarken bir avuç toprakla kalkın ve o bir avuç toprağını dilini çözün,kulak verin fısıltısına ne çok şaşıracaksınız;ümit etmenin erdemini, bir nabız gibi atan  o topraktan dinleyeceksin...

Hastalık,ayrılık,aşk,ölüm,kaybetmek,bilinmezlik ve kendi içinde her kayboluş ümidin; bir kardelen gibi baş vermeye başladığı bir iklimdir; görün, beni diyor size giydiği o,en güzel gelinliğinin rengiyle...

Hayatın; bizden öncekilerden ve bizden sonrakilere intikal etsin diye avucunda sımsıkı tuttuğu müjdeyi almak için; onu  açmasını da, almasını da biliniz...

En korktuğunuz yer, sonsuz gibi gelen şu okyanuslar değil mi? 

Peki, ya mavi göklerin denizle birleştiğini sandığın, o isimsiz,yükü umut olan gemiler, o limanlara kaç sefer açtı haberin var mı?

Dünyan ve hayallerin,karardığında uzaklarda gümüş kanatlı kuşların süzülüşünü görmen le biten masallar,sonra güneş ve ondan da sıcak bir ümidin doğuşuyla koskocaman hakikat! 

Masallar ve ümitler ikiz kardeşler değil mi; biri yaşanan,kerevetine çıkılan, diğeri ise yaşanmak için beklenen..?

Ümit edin, korkmayın, tükenmez o..!

YORUM EKLE