TİHV VE İHD: 11 ayda 573 işkence başvurusu yapıldı

İnsan Hakları Derneği (İHD), İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin 72. yılı dönümünde Sultanahmet Meydanı'nda ortak açıklama yaptı.

TİHV VE İHD: 11 ayda 573 işkence başvurusu yapıldı

 Bu yılın ilk 11 ayında Türkiye'de 573 işkence başvurusu yapıldığı bildirilen açıklamada, "Dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarına saygıyı yükseltmeye devam edeceğiz” denildi.


Sultanahmet Meydanı'nda bir araya gelen insan hakları savunucuları, ağırlaşan hak ihlallerine vurgu yaptı. TİHV ve İHD'nin ortak açıklamasında, “Salgın, uluslararası sitemin zaaf ve yetersizliklerini tüm çıplaklığı ortaya koyarken aynı zamanda bu kaygı verici gidişatın nereye doğru evrilebileceğini de gösteriyor” ifadesi kullanıldı.
“Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına kadar ülkenin tüm meselelerini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2020 yılında ülkede yüksek sayılarda yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır” denilen açıklamada, şu değerlendirmelere yer verildi:

"TÜM ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELDİ"


“Anayasa’nın ve Türkiye’nin de bir parçası olduğu evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2020 yılında da Türkiye’nin en başat insan hakları sorunu oldu. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplanma ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekânlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut ve yoğunluk kazandı. Siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekânı haline geldi.2020 yılının ilk 11 ayında TİHV’e işkence ve diğer kötü muameleye maruz kaldığı iddiasıyla toplam 573 kişi başvurdu.

"KÜRT SORUNU, DEMOKRATİKLEŞMENİN ÖNÜNDEKİ ENGEL OLMAYI SÜRDÜRÜYOR"


Kürt sorunu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden bir olarak varlığını korumaktadır. Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu’daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır.

"TÜRKİYE, SON 40 YILIN EN AĞIR EKONOMİK KRİZİNİ YAŞIYOR"


Türkiye, son 40 yılın en ağır ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının sebep olduğu yoksullaşma, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme, OHAL uygulamaları ile daha da derinleşmiş ve süreklilik kazanmıştır. Covid-19 salgını ile birlikte bu tablo daha vahim bir görünüm kazanmıştır. Bugün ülkede hem biyolojik hem de sosyal yaşamını sürdürülebilmesi için salgın koşullarında çalışmak zorunda olan milyonlarca kişi bulunmaktadır. Evlerde kalma şansına sahip olmayan, şantiyelerde, fabrikalarda, marketlerde yeterli önlemlerin alınmadığı koşullarda çalışmak zorunda kalan/bırakılan bu kişilerin maruz kaldığı hak ihlalleri büyük bir çeşitlilik göstermektedir. Bu ihlallerin en başında ise iş cinayetleri gelmektedir. Yıl içinde yaşanan iş cinayetlerinin toplam sayısı içinde, tüm tespit zorluklarına karşın, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren işçilerin sayısı azımsanmayacak bir orandadır. İşsizlik ve yoksulluk en çok kadınları, çocukları ve mülteci ve sığınmacıları etkilemektedir.

"GERÇEK BİR REFORM İÇİN DEMOKRATİK ANAYASA YAPILMALI"


Siyasi iktidarın insan hakları ve yargı alanında reform söylemleri ise bu tablo altında gerçekleşebilecek bir vaat olarak görülmemelidir. Gerçekten bir reform yapılmak isteniyorsa kuvvetler ayrılığı ilkesine dayalı yeni ve demokratik bir anayasanın yapılması ve geçmişle yüzleşmeyi sağlayacak gerçek bir çatışma çözüm sürecine girilmesi bir zorunluluktur. Bu adımlar atılmadan yapılacak şey reform değil, ancak uluslararası taleplere cevaben yapılan bir vitrin düzenlemesi olur."


EREN KESKİN: HAYATLARIMIZIN BU KADAR TARUMAR EDİLDİĞİ BAŞKA BİR SÜREÇ YAŞAMADIK"


İHD Eş Genel Başkanı Eren Keskin de "Hayatlarımızın bu kadar tarumar edildiği, hayatlarımızın bu kadar ipotek altına alındığı, bu kadar rehin olduğumuz başka bir süreç sanıyorum yaşamadık. Kadın katili bir suç örgütü liderinin ifade özgürlüğünün olduğu yerde barış, demokrasi ve insan hakları isteyenlerinin ifade özgürlüğü yok. Bence sözün bittiği yer burası" dedi.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER