Canavar yılı

Devasa bir büyüme ihtirasının, gittikçe küçülen yetersizliği,küçük ürperişlerin  ve daha küçük hissedişlerin o diplerde yatan kifayetsizliği ...

Bir megolamanın  dramatik öyküsü; başlama,iniş ve çıkışlarında ki dönülmezlik virajı böyle başlar hep...

Dedekorkut’un hikayelerinde karşılaştığımız ‘’Tepegöz’’ün karakteri,doyumsuzluğu ve yenilmezliğinin sonu da  böyle birşey,onu bekleyen bir Basat’ı olmalı...

Düşsüzlük,hayal kuramamak,empati yapamamak gibi bir bencillik labirentlerini bir defacık olsun aşamamak,ondan sıyrılamamak,daha ötesi ,artık onu akıl bile edememek...

Eski ahidde anlatılan, ‘’canavar yılı’’başlamıştır...

Nil’de ise Musa bebek aranıyor...

Firavun un piramitleri yükseldikçe,ego ehramları da aşıyor,gurur zehirli kristallere dönüşüyor,halkların modern çağın büyülenmiş kölelerine dönüşmesi karşısında zavallı duruma düşen iblis Everest eteklerinde ancak dolaşıabilirken,o zirvelere çoktan tırmanmıştır bile...

Artık o,yeryüzünde gölgesi olan her varlığın efendisi ve sahibi sanmakta kendini,dünyanın mihveri olduğunun, o elips kürenin sayesinde döndüğü sanrısının şizofrenisine düşmüştür...

Mübarek elleriyle,güçlü nefesiyle feleğe katkıda bulunduğuna inanmaktadır...

Evangelist imanın tam kucağındadır..

Yeryüzü onun yönetmesi için emrine verilmiş bir acuze yerdir.

Onları yönetme gibi son derece basit ve kolay bir görevi vardır.Yükselen,uçan,artık göğün güneşin yasaları bile kendine tabi olmuştur..Aırodinamik yasaların ilke koyucusu durumunda dır...

Yüz Behram’dan arta kalan göklerin sahibidir,lakin kesmez...

Sonu gelmez o çatlatıcı daha fazla büyümek  hırsı  hiçbir yerde duracak durumda değildir artık...

Onu artık durduracak yegane şey;göz kapaklarıyla onun üstüne konacak birer avuç toprağın buluştuğu ilahi andır..

YORUM EKLE