Katilime mektup

Eline sağlık diyerek başlamak istiyorum mektubuma, ölmelere doyamadım hastalıklı bir fantezi dünyasına sahip olman dolayısıyla.

Doğduğumuz zaman kulağımıza ezan yerine 'katli vacip olmuştur' diye ferman mı okunuyor diye düşünmeden edemiyorum. Dirsek çürütsem, bir ömür düşünsem de o düş dünyalarına eremem biliyorum. Ki ömür dediğin nedir sanki, sen onu elimden alana kadar geçen zaman hepi topu.

Sevgili katilim hatırlar mısın başımı ve gövdemin her bir parçasını ayrı çöp konteynerlerine attığını? Yapboz gibi düşündün herhalde birleştirmek eğlenceli gelebilirdi bulacak kişilere. En son gördüğüm şey sen değildin, ben de senden intikamımı böyle aldım işte. Başımı gövdemden ayırmadan hemen öncesinde belki de milyonlarca yıl önce sönmüş olan bir yıldız ilişti gözüme, zaman kavramı takıldı aklıma, evreni düşündüm. Sonrası karanlık.

Bir keresinde de toprağa gömmüştün beni, ne maceraydı ama değil mi? Define avcıları için gizemli haritalar çizmek sonra da çürüyen bedenime, paçavraya dönen ama hala üzerimde kalan sütyen ve küloduma mı yönlendirmek istedin definecileri, aklından geçen neydi ki? Bilincim yerindeydi ama vücudum bir oyuncak bebeğinki kadar hareketsizdi. Sen kürekle üzerime boca ettikçe toprağı, kokusunu aldım, mis gibiydi, sen tecavüz edip tüm kemiklerimi kırmadan hemen öncesinde yağmur değmiş belli. Yine yoktun sen. Babamın sesi vardı bu kez, ne zaman yağmur yağsa mis gibi toprak koktu derdi daima. Mis gibi koktu toprak, sonra burun deliklerimi, ağzımı ve nefes borumu doldurdu.

Hiç unutmam çünkü çok da anı biriktirecek kadar yaşamamıştım daha. Altımı temizleyemediğim için anne diye tuvaletten seslendiğim yaşlardaydım ki sonra büyüyemedim zaten... Babam, canım babam daha altını layığı ile temizlemeyi bile beceremeyen kızını becerdi. Hiç unutmam annemin kollarında yatarken hastane yolunda, gözyaşları yağmur oldu yağdı yüzüme, şifadır dedim, içtim zemzem niyetine.

Beni kaç kere, kaç farklı şekilde öldürdün, saymakta zorlanıyorum, yardımcı olur musun?

Minibüsçü oldun diri diri yaktın ama öncesinde erkekliğini şahlandırdın.

Babam, amcam, dedem, dayım, kuzenim, komşum, yolda rastlaştığım, kocam, sevgilim, öğretmenim, aile dostum ve daha niceleri oldun ve tecavüzcüm oldun ve katilim oldun ve kararttın geleceğimi, yüreğimi, hayatımın hırsızı oldun.

Bir tek insan olmayı beceremedin. Sahi seni de aynı Tanrı mı yarattı?

Benim katillerim o kadar çok ki, saymakla bitmiyor, ne sonu ne de sonları geliyor.

Azmettiriciler var bir de, kimler mi? Hepiniz azmettiricisiniz. Benim sesimi duymayan siz, beni görmeyen siz, benim acımı anlamayan siz, beni acıtanı koruyup kollayan siz, mevcut yasalar ile katilimi cesaretlendiren caydırıcı cezalar vermeyen siz, tahrik var diye takım elbise giydi diye ceza indirimi uygulayan siz, bu sapkınlığa bu davranış bozukluğuna sebep olacak şekilde seri katiller yetiştiren siz, kadın, çocuk ya da hayvan olmamız fark etmeksizin kendinden güçsüz olanı metalaştıran, acımayan, empati kuramayan şiddet eğilimi gösterenleri vakti zamanında tespit edemeyen ve önüne geçemeyen siz, hepiniz ama hepiniz en az katilim kadar öldürdünüz beni.

Mektubuma burada son verirken bu hayatta ya da bundan sonrasında artık her ne varsa derler ya hani her iki cihanda da ölün istiyorum, her gün ölün, hep ölün ve son gördüğünüz şey benim yüzüm, ilk hissettiğiniz şey de acılarım olsun.

Sevgiler.

YORUM EKLE