Kül tadı

Ağzımda berbat bir kül tadı var uzun zamandır dedi kadın...

Ne yaparsam yapayım kurtulamadığım. Sırf bu tat yüzünden mantı yemiyorum örneğin. Düşünebiliyor musun? Ben, mantı ve yememek! 

Aynı cümlede...

Sırf bu pis kül tadı ile o güzelliği kirletmemek için...

Bir çırpıda, bu kadar hızlı konuşup, bu kadar çok şey söylediği için utanarak aniden sustu.

Adam kahvesinden bir yudum alıp gezdirdi ağzında, şarap tadımı yaparmışçasına...

Epey sürdü sessizlik...

Kadın utançla başını eğmiş sol elinin işaret parmağı ile kahve fincanının üzerindeki desenleri takip ediyordu usulca.

-Sigara

dedi adam

Kadın başını kaldırdı

-Efendim? 

dedi soru tonlamasıyla.

-Sigara

diye yineledi adam

-Ağzındaki kül tadının sebebi. 

Gülümsedi kadın

-Bıraktım

dedi

-Çok oldu

Güzide’nin annesi kanserden öldü iki sene önce. Akciğer... Sonra korktuk ikimiz de, “Gönül teyzenin Güzidesi vardı baktı” dedik, “bizim kimimiz var? Kimsemiz yok, bakanımız olmaz gel bırakalım” dedik, attık paketleri cenaze günü 

atış o atış... 

Sonra aniden sustu dudağını ısırdı. Yine şuursuzca taramalı gibi konuşmuştu işte. “Ne ayarsız şeysin be” diye azar işitti iç sesinden. “Şu adam oturalıberi toplamda beş cümle ya etti ya etmedi, sen roman yazdın.”

Adamsa bu defa hiç beklemeden, önceden hazırlamış gibi yapıştırdı cevabı

-ondan işte, geçmiş yılların zehiri o. 

Ağzını açıyordu tam kadın

-hayır

diyecekti.

-hiç ilgisi yok. Sen giderken içimde ne var ne yok yakıp yıktıktan sonra peydah oldu bu lanet tat. Ne yapsam geçmiyor

diyecekti

Lâkin frenledi kendisini biraz durup sakinleşti ve belli belirsiz

-Belki de

dedi sadece. 

Sohbeti tıkadığını farkındaydı. Kadın uzatmadığı sürece konuşmaları hep böylece kalırdı. Aslında sohbet de sayılmazdı ki  kadın konuşuyor, adam maksimum üç beş kelimeden oluşan yanıtlar veriyordu.

Adamın da beklediği bir durum değildi bu. Uzun uzun açıklamalar dinlemeye alışıktı ondan. İlişkileri devam ederken de böyleydi bu. Dolayısıyla adam hiç bir sohbet konusu bulup konuşma başlatma ihtiyacı duymamış olduğundan bocaladı. Bir süre sustular, karşılıklı kahvelerini yudumlayarak. 

Kadının içi içini yiyordu, bir laf atıp ortaya sessizliği bozmak için. Ama dudağını ısıra  ısıra tutuyordu kendisini.

Adam o denli emindi ki kadının bir noktada sessizliğe dayanamayıp herhangi bir konudan bahsetmeye başlayacağından. 

Bir, bir buçuk yıl kadar süren ilişkilerini sırf sıkıldığı için birden bire bitirme kararı alıvermişti adam yaklaşık dört sene önce. Başlarda arayıp sormuş, mesajlar yazmış, sürekli bir sebep aramıştı kadın.

“Neden” demiş durmuştu. 

“Nedeni yok, sadece senden sıkıldım” diyemezdi ya

“Seninle ilgisi yok, sorun bende, düzenli ilişki insanı değilim ben, sen daha iyilerine layıksın, benimle oyalanıp eline geçecek olan fırsatları kaçırma”

demiş

”Hiç yaratıcı değilsin, daha klişe olamazdın.” 

cevabını almıştı kadından. 

Zeki bir kadındı karşısındaki ve bahane uydurduğunu, asıl sorunun sıkılmış olması olduğunu bal gibi de anladığını biliyordu aslında. Ama aldırmamıştı. Sonuçta bitsin istemiş ve bitirmişti, kadının ne düşünüp neye inandığının bir önemi yoktu o zamanlar. İlk iki yıl doğum günlerinde, özel birkaç başka günde de aramıştı kadın. Sonra o aramalar da kesilmişti. 

Kadının suskunluğunun bu kadar uzaması tuhaftı doğrusu. Belki de o bir konu açmalıydı ama ne diyeceğini de bilemiyordu. 

Onca yıldan sonra tamamen tesadüfen bu cafede kahve kuyruğunda karşılaşıp kahvelerini alıp aynı masaya oturmuşlardı işte ve ortam kadının susmaya başlaması ile anlamsızca gerilmişti. 

Kadın gözleri yarısı içilmiş kahve fincanına dikili sessizce oturuyor, son derece sakin görünüyordu dışarıdan. 

Neyin nesiydi bu karşılaşma  bunca yıldan sonra? 

Kahve alırken karşılaşıp gayrı ihtiyari aynı masaya oturduktan sonra 

-Nasılsın? 

sorusuna

-İyiyim, aynı işte, iş-güç

yanıtını almış, adamın

-Sen? 

sorusuna, hiç de yeri zamanı olmadığı halde ağzındaki kül tadından bahsederek yanıt vermişti.

İç sesi  azarlamaya devam ediyordu kadını “salaklık etme..., hâlâ ona körkütük aşık olduğunu zannetmesine izin verme. Sessizce kahveni iç ve darmadağın olmadan vedalaşıp kalkıp git şu masadan.“

Çok bunaldı kadın, iç sesin kulaklarının içine içine tokat gibi patlayan kelimeleri neredeyse ağlatmak üzereydi onu ve bu gergin sessizliğe daha fazla dayanamayacağını anlayarak ayağa fırladı.

Hemen akabinde saçma bir atak olduğunu fark edip cafenin tuvaletine yöneldi sakinleşerek.

-Nereye? 

diye seslendi arkasından adam. Döndü, Ses çıkartmadan WC yazan oku işaret etti başıyla ve kendini tuvalete dar attı. Yüzünü yıkayıp, derin derin nefes alıp rahatladı. Adamla böylece yüz yüze gelivermek onu şaşırtıp bocalatmıştı ama şimdi toparlanmış ve adamın gözüne  çok sıradan göründüğünü fark edip gülümsemişti. 

Dönüp oturdu yeniden masaya.

-Kahven soğumuş, yenisini alayım mı? 

dedi adam. 

-hayır teşekkürler 

oldu cevabı. 

Adam artık uzatmanın anlamı olmadığına karar vermiş olmalı ki

-Bunca zaman sonra güzel bir tesadüf oldu. Nasıl gidiyor hayatın, her şey yolunda mı?

Kül tadının haricinde

diye bir sohbet girizgâhı yaptı. 

-Güzel tesadüf haklısın, her şey yolunda; aslında çok vaktim de yok. Halletmem gereken bir kaç iş için ofisten çıkmışken bir kahve kaçamağı için uğramıştım buraya. 

-Anladım

dedi  adam

-İyi görünüyorsun, hayli fit. Özel bir sebebi var mı?

-iyi görünmemin mi? 

deyip ufak bir kahkaha attı kadın. 

-yok, spor yapıyorum düzenli, ondandır. 

Haa bir de

Mantı yiyemiyorum ya , kül tadı hani.. 

-mantı yemeyen bir sen hayal edemedim

deyip güldü adam

-Aslında ben de, sanırım bu psikolojik bir saçmalık, aşsam iyi olur

Ve artık ofise dönsem. 

diyerek hareketlendi kadın. 

-Kahveni bitirmemiştin.. 

diye kadını biraz daha tutmak istedi adam, karşılıklı oturunca biraz da şaşkınlıkla kadını özlediğini fark etmişti. 

-Soğumuştu ya 

Boş ver. 

Seninle karşılaşmak güzeldi, iyi bak kendine

derken çantasını alıp ayağa kalkmıştı bile. 

Ne diyeceğini kestiremeden oturmaya devam eden adamın omuzunu hafifçe sıkıp 

-Hoşçakal

diye cafenin kapısına yöneldi

Adam arkasından seslendi

-Seni arayabilir miyim?

Kadın şaşkınlıkla döndü

-elbette

Dedi.. 

Dışarı adımını atınca yağmur başladığını gördü,  şemsiyesini açıp yürüdü.. 

“Heey”

dedi iç ses

“Yeni numaran yok ki onda”

Gülümseyip omuzunu silkti kadın

Telefonunu çıkarttı rehberi açtı, Güzideyi bulup arama tuşuna bastı

Karşı taraf açar açmaz

-İtiraz istemem

dedi

-Akşam mantı yemeğe gidiyoruz... 

YORUM EKLE