Uğurcan Yardımoğlu yazdı: Cumhuriyetin İlanı: Bir Ailenin Saltanatına Son!

Cumhuriyetin ilanının 99. yıldönümünde gazetemiz yazarı Yardımoğlu 29 Ekim 1923'e giden süreci ele alan yazı kaleme aldı.

Uğurcan Yardımoğlu yazdı: Cumhuriyetin İlanı: Bir Ailenin Saltanatına Son!

Cumhuriyetimizin kuruluşunun 99. Yıldönümünü idrak ettiğimiz bugün, geçmişin muhasebesini yapmak zaruri hale geldi. Bazı sözcüklerin uzun süre tekrarlandığında anlamının buharlaşması söz konusu olur. Cumhuriyet, bu kaideden en çok nasibini alan sözcük olabilir. Milli bayramlarımızın da esas manasıyla kavranmasına engel olan bu durum uzun yıllar ‘coşkuyla kutlama’ perdesinin arkasına saklandı. Ancak içinde bulunduğumuz günlerde, başta 29 Ekim olmak üzere milli bayramlarımızı coşkuyla kutlamanın dahi bir politik eylem biçimine dönüştüğünü görüyoruz.

Milli bayramları kutlamanın siyasi bir tavra dönüşmesi hiç kuşku yok ki o bayramların anlamını kavradığımızı gösteriyor. Çünkü güncel sorunların içerisinden o bayramların temsil ettiği siyasi programla çıkacağımızı gördük, görüyoruz. Ekonomik krizden, mülteci sorununa, dış tehditlerden, içeride yaşanan baskıya, zulme ve gericiliğe karşı Kemalizm programına sarılmak günün görevidir.

Peki, Kemalizm nasıl ortaya çıktı? 29 Ekim’de cumhuriyeti ilan eden Kemalistler hangi tarihsel süreçten süzülerek, Türk Devrimi’ni başarıya ulaştırdı?

Batılılaşma Çabaları: İnişler-Çıkışlar

Osmanlı İmparatorluğu’nun uzun gerileme sürecinin ardından II. Mahmut döneminde başlayıp Tanzimat ve Islahat Fermanlarıyla süren Batılılaşma çabaları başarısız olmuştu. Bu çabaların sonucunda imparatorluk, emperyalist güçlere bağımlı hale gelmişti. Çünkü dönemin batılılaşma anlayışı üç meseleyi kavramamıştı: Birincisi Batılı güçlere bağımlılıkla gelişmenin mümkün olmadığı, ikincisi dinin dünya işlerinden ayrılması gerektiği, üçüncüsü hakimiyetin kaynağının halk olduğu.

Tanzimat rejiminin bağımlı hale getirdiği imparatorluk II. Abdülhamit döneminde dağılma aşamasına geldi. Katı bir baskı rejimiyle ülkeyi yöneten II. Abdülhamit, imparatorluğu kurtarmak için anayasayı ve halk egemenliğini savunan ilerici güçleri de ezdi. Ancak bu güçler 23 Temmuz 1908’de bir devrim yaparak bu baskı dönemine son verdi.

İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önderliğinde toplanan sivil-asker aydın zümre, imparatorluğun ilerici güçlerini temsil ediyordu. II. Abdülhamit’in baskısından kendilerini ve ülkeyi kurtararak bir bağımsızlık, ulusal egemenlik ve çağdaşlaşma dönemini başlattılar. Fakat hem ulusal hem de uluslararası anlamda biriken sorunlar Birinci Dünya Savaşı’na yol açtı. İttihatçılar, Osmanlı İmparatorluğu’nun bağımsızlığını sağlamak için savaşa girdi.

Birinci Dünya Savaşı ülkemiz açısından yenilgiyle sonuçlanınca 1908’de kurulan meşruti rejimin sonu geldi. Padişah Vahdeddin'in Mondros Mütarekesi'nin imzalanması ve İttihatçı hükümetin düşüşünden sonra kurmaya çalıştığı rejim, bir bakıma II. Abdülhamit rejiminin tekrarıdır. Sultan ilk iş olarak Meclis-i Mebusanı kapatmıştır. Ardından İstanbul’da kalan İttihatçılara yönelik bir tutuklama kampanyası başlatmıştır. Dönemin saray siyaseti, Osmanlı Devleti için İngiliz himayesi istemek, genel olarak Büyük Devletlere karşı gelmemek aynı zamanda çağdaşlaşma ve halk egemenliği düşüncesine set çekmektir. Sultan Vahdeddin ve Sadrazam Damat Ferid'in dış politika açısından İngilizci Tanzimat siyasetini, iç politika açısından ise II. Abdülhamid çizisini izlediğini görürüz. Bu dönemde Sultan Vahdeddin’in çevresinde, II. Abdülhamid rejiminden arta kalanlar ile, 1908-18 yılları arasında İttihatçılara karşı mücadele eden liberallerin ve dincilerin olduğunu görürüz. 1908’de kurulan yeni rejim Sultan Vahdeddin eliyle ve İngiliz desteğiyle 1918’de yıkılmıştır. İstanbul’da kalan İttihatçılar, sultanın egemen olduğu İstanbul’dan çıkarak Anadolu'da Mustafa Kemal Paşa'nın önderlik ettiği Millî Mücadele'ye katılırlar. Artık Kemalist olarak anılacaklardır.

Millî Mücadele: Cumhuriyete Giden Yol

Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde, Millî Mücadele’yi örgütleme adımları 19 Mayıs 1919’da başlamış, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin ardından milli iradeyi temsil eden bir noktaya ulaşmıştır. Kongreler yoluyla örgütlenen bu mücadelenin hem örgütlenme yöntemi hem de talepleri demokratiktir. Öncelikle mücadele, kongreler yoluyla örgütlenerek halka dayandırılmış sonra İstanbul Hükümeti'nden Meclis-i Mebusanı yeniden açması istenmiştir. Bu talebin kendisi dahi Kemalistlerin hedefini açıklar. Bu hedef milli egemenliğe dayanan bir halk yönetimidir. Kaldı ki bu taleplerini başarıyla hayata geçirmişler, Sivas’ta topladıkları güçle İstanbul’da meclisi açtırmışlardır. İstanbul'da açılan meclisin İngilizler tarafından kapatılmasıyla da 23 Nisan 1920’de Ankara'da Türkiye Büyük Millet Meclisi kurulmuştur.

Millî Mücadele dönemi boyunca İstanbul hükümetlerinin etkisi il sınırlarını geçmemiş ancak Ankara bütün Anadolu'ya hâkim olmuştur. Çünkü halkın öncüsü konumunda yer alan sivil-asker aydın zümre (Ki bunlara Millî Mücadele itibariyle Kemalist diyoruz.) İstanbul’un tersine vatanı düşman işgalinden kurtarmaya çalışıyordu. Bu da halk tarafından bu öncülerin benimsenmesini sağlıyordu. Ama aynı öncüler geleneksel yönetim biçimine son vereceklerinin işaretlerini de vermişti; bunlar demokratik bir rejimi Anadolu’da adım adım tesis ediyordu.

Düşman işgaline karşı savaş esnasında kongre toplamak, İstanbul’da Meclis-i Mebusanı açtırmak, o da kapatılınca Ankara’da meclis kurmak, Kemalistlerin aklındaki cumhuriyet düşüncesine işaret eder. Bu düşüncenin temeli de 1908’de gerçekleşen Hürriyet Devrimidir. 1908’den Millî Mücadele yıllarına dek halk egemenliğini savunan devrimciler amaçlarına 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan ederek ulaşmıştır.

Saltanata Son: Cumhuriyet’in İlanı

Millî Mücadele’nin Ankara’da bulunan TBMM’ye bağlı ve Mustafa Kemal Paşa liderliğinde toplanan ordusu, askeri başarılarıyla düşman işgaline son vermeyi başarır. Büyük Zafer’in ardından yapılan Mudanya Ateşkes Antlaşması’ndan sonra siyasal gelişmeler hızlanır. Lozan görüşmeleri başlarken TBMM saltanatı kaldırır. Bu olay, Mustafa Kemal’in yoğun çabasının ve ısrarının ürünüdür. Türkiye’de saltanatın kaldırılması talebi ne köylüden ne eşraftan ne de burjuvaziden gelmişti. Onlar için işgalin son bulması yeterliydi; meşruti bir monarşiyi yönetim biçimi olarak tercih ederler, geleneklerin konforu içerisinde yaşayabilirlerdi. Ancak Kemalistler, kendilerinden sonra da yaşayacak bir rejimin temellerini atmadan mücadeleyi sonlandırma niyetinde değildi.

Millî Mücadele’nin Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ulusal güçler tarafından başarıya ulaştırılmasının ardından 29 Ekim 1923’te cumhuriyet ilan edilmiştir. Saltanatın kaldırılmasının ardından Osmanoğulları hanedanından olan ve Halife sanını taşıyan padişah müsveddesinin etrafında yer alan tutucu güçler de cumhuriyetin ilanıyla sarsılmıştır. Milli Mücadele’yi başarıya ulaştıran Kemalistler saltanatı kaldırıp, cumhuriyeti ilan ettikten sonra tutucuların tek dayanağı olarak kalan hilafeti de lağvedecekti. Cumhuriyete karşı başlatılan gerici isyanlar da tek tek bastırılarak Atatürk önderliğinde Türk Devrimi kesintisiz olarak devam ettirildi.

29 Ekim’den Bugüne

1908 Devrimi ile başlayan devrimci sürecin Millî Mücadele döneminde Ankara’da kurulan yeni rejimle devam ettiğini ve cumhuriyetin ilanıyla zirveye çıktığını görebiliriz. 1908 itibariyle siyaset kitlelere ulaşmış, halkın etkin olduğu bir modern siyaset tarzı gelişmiştir. Halkın artık bir siyasal özne olarak devreye girdiği II. Meşrutiyet dönemiyle birlikte örgütlenme, miting düzenleme, halka açık konferanslar verme yoluyla kamusal alan siyasallaşmıştır. Millî Mücadele de bizzat silahlanan halk tarafından başlatılmıştır. Halkın kendi kaderini tayin etmeye başladığı bu değişim ve dönüşüm dönemine Türk Devrimi diyoruz.

Türk Devrimi bir ailenin bütün bir halkın kaderi üzerinde söz sahibi olduğu asırlarca süren saltanat düzenini değiştirerek milli egemenliği tesis etmiştir. Devrimin zirve noktası ise 29 Ekim 1923’te cumhuriyetin ilanı olmuştur. Artık bundan dönüş olmayacaktır. Türk milleti ulu önder Atatürk’ün başardığı milli bağımsızlık, milli egemenlik ve laik-çağdaş toplum düzeni hedefinden taviz vermeyecektir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER