Kadınlar nafaka düzenlemesine karşı

Yoksulluk nafakasının evlilik süresine göre verilmesi ve boşanmalara da arabuluculuk sisteminin getirilmesi gündemde.

Kadınlar nafaka düzenlemesine karşı

Yoksulluk nafakasının evlilik süresine göre verilmesi ve boşanmalara da arabuluculuk sisteminin getirilmesi gündemde. Kadın örgütleri ise bu taslağa karşı çıkıyor. Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) gönüllüsü avukat Yelda Koçak, "Bu aslında boşanmaların mahkemelerden kaçırılması anlamına gelir. Boşanma aşaması en çok kadın cinayetinin işlendiği aşamadır. Aile arabuluculuklarındaki o süreçteki o arabulucunun da dahil orada görüşmeye gelecek olan kişilerin can güvenliği nasıl sağlanacaktır?" dedi. TKDF Başkanı Canan Güllü ise, "Erken yaşta evlendirelim, iş gücü sahibi yapmayalım, evlendiğinde şiddet görüp oradan kaçarken ‘Canın cehenneme’ diyelim, nafaka da vermeyelim" diye konuştu.

Meclis'e sunulması beklenen 6. Yargı Paketi'nde, yoksulluk nafakasının evlilik süresine göre verilmesi ve boşanmalarda arabuluculuk sisteminin de yer alacağı belirtiliyor. Hükümet yetkililerinin açıklamaları ve yansıyan haberlere göre, iki yılın altındaki evliliklerde 5 yıl, beş yılın altındaki evliliklerde 7-8 yıl, 5 ila 10 yıl arasındaki evliliklerde ise 12 yıl nafaka verileceği yönünde çalışma olduğu ifade ediliyor.

Yoksulluk nafakası, 4271 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 175. maddesinde yer alıyor. Bu maddeye göre; boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebiliyor. Ancak, yoksulluk koşulları ortadan kalktığında nafaka mahkeme kararıyla kaldırılabiliyor.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, geçtiğimiz ay nafakaya ilişkin, “Türkiye’deki nafakaların yüzde 66’sı ödenmiyor" açıklamasını yaptı. Kadın örgütleri ise, zaten tahsil edilemeyen nafakaya ilişkin bu düzenlemenin, Türkiye'de eğitim ve istihdama katılamayan kadınları olumsuz etkileyeceği görüşünde.

TÜİK'in "İstatistiklerle Kadın, 2020" verilerine göre; 25 yaş üzeri okuryazar olmayan kadın oranı yüzde 6,9 iken, bu oran erkeklerde 4,1. 15 yaş ve üzeri istihdam oranı ise, kadınlarda yüzde 28,7 iken, erkeklerde 63,1 

"ARABULUCULUK BÜROLARINDA YAPILACAK BU İŞLER SON DERECE GÜVENCESİZ"

EŞİK gönüllüsü Yelda Koçak, Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Kararnamesi ile çıktığı İstanbul Sözleşmesi'nde kadına yönelik her türlü şiddet durumunda arabuluculuk, uzlaştırma gibi yolların yasaklandığını vurgulayarak şunları söyledi:

"Bizim hukukumuzda da Aile Hukuku’nda arabuluculuk yasaktır, ama bunu getireceklerini söylüyorlar. Bu aslında boşanmaların mahkemelerden kaçırılması anlamına gelir. Yani, yargının özelleştirilmesi, yargı erkinin tamamen keyfi, dışarıda özel arabuluculuk büroları tarafından gerçekleştirilmesi anlamına geliyor ki bu çok büyük bir tehlikedir. Şiddet vakalarının da olmayacağı söyleniyor ancak bu şiddeti kim neye göre tespit edecek? Şiddeti biz mahkemelerde, savcılıklarda kamu gücüyle tespit ettirip boşanma davasının konusu haline getiriyorken kalkıp bunu arabulucuya mı tespit ettireceğiz? Kadın bu iddiasını ileri sürebilecek mi süremeyecek mi? O kadar imkânı olabilecek mi? Bir baskı, tehdit, aile meclisi, gelenek görenek gibi bir baskı altında olacak mı olmayacak mı? Bunun garantisi yok. Aile Hukuku’nda arabuluculuk demek, yargının aile hukuku yargılamasının da özelleştirilmesi ve çok hukukluluğun getirilmesidir.

Arabuluculuk bürolarında yapılacak bu işler son derece güvencesiz. Boşanma aşaması en çok kadın cinayetinin işlendiği aşamadır. Aile arabuluculuklarındaki o süreçteki o arabulucunun da dahil orada görüşmeye gelecek olan kişilerin can güvenliği nasıl sağlanacaktır? Bakın adliye girişlerinde, karakol kapılarında kadınlar öldürülüyor boşanmaya gittiği ve şikayetçi olduğu için. Bununla karşılaştığımız çok fazla örnek var. Şimdi arabuluculuk ofislerinde bu yaşanacak çok güvencesiz çok tehlikeli yaşam hakkını da tehlikeye atan bir düzenleme olacak gelirse."

Medeni Kanun'da yoksulluk nafakasında cinsiyet belirtilmemesine rağmen eğitim ve istihdam koşulları nedeniyle nafakanın daha çok kadınlar üzerinden konuşulduğunu vurgulayan Koçak sözlerini şöyle sürdürdü:

"BİR YIL EVLİ KALMAKLA 10 YIL EVLİ KALMANIN KADIN VE ERKEK İÇİN ANLAMI ÇOK FARKLIDIR"

"Bu ülkede bir yıl evli kalmakla 10 yıl evli kalmanın bir kadın ve bir erkek için anlamı çok farklıdır, çok ağırdır. Hiç evlenmemiş genç bir kadının toplumda sahip olduğu avantaj, gelecek hayali kurma vaadi, kariyerini gerçekleştirmek için çalışmak için elinde olan avantajlarla, Birkaç yıl süren bir evlilikten sonra hayata yeniden tutunması koşulları birbiriyle aynı değildir. Genç yaşta babası tarafından okutulmamış, kocası tarafından çalıştırılmamış, çalışma imkânı olmamış, nitelikli bir meslek edinmemiş bir kadın, evlilik sürmüş ve sonrasında boşanmış olsa ne fark edecek ki o kadın için? Çünkü hayata hazırlanması gereken evrede, evlilik birliği içerişinde olmuş sonrasında da ‘Şimdi git, sana nafaka yok’ demektir bu. Bütün bu düzenlemeleri yaparken ülkedeki kadın istihdamını düşünmek gerekiyor. Kadınlar neden işsiz? Kadınlar neden yoksulluk nafakasına mahkûm? Neden biz nafakayı konuşurken Medeni Kanun cinsiyetsiz belirtirken kadınların nafakasına dokunmayın diyoruz. Çünkü bu ülkede kadınların istihdam sorunu var. Bir devlet bütün yatırımlarını yüzde 95’inin erkek olduğu bir işkolu yani inşaat işkoluna yöneltirse bu ülkede kadın istihdamı artar mı? Kadın istihdamını arttıracak yatırımlar yapılamamakta, teşvikler yapılmamakta. Günün sonunda kadınlar okutulmamakta."

"BU KONULARIN RAFA KALDIRILMASI GEREKİR"

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü ise, kadınların eğitim ve işgücü noktasında kadınları destekleyen adımlar atılmadan düzenleme yapıldığına dikkat çekti. Güllü, "Erken yaşta evlendirelim, iş gücü sahibi yapmayalım, evlendiğinde şiddet görüp oradan kaçarken ‘Canın cehenneme’ diyelim, nafaka da vermeyelim. Ekonomik açıdan bakarak Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin devamı süresince bu konuların rafa kaldırılması gerektiğini talep ediyoruz" diye konuştu.

"KADINLARI UÇURUMDAN ATMAK GİBİ BİR ŞEYDİR"

Boşanmaların ardından çocukların bakım yükünün de kadınlara bırakıldığını belirten Güllü şunları söyledi:

"Türkiye’de kadınlar istihdama girerken yeterli sayıda kreş var mı, işgücüne katılma sürecinde kadınlar ekonomik olarak özgürleşeceği süreçte çocukları nereye bırakacaklar? Bakım yükünü üstünden alabiliyor muyuz? Yaşlı bakım yükü hala kadınlarda değil mi? Sen bu engel bariyerlerini ortadan kaldırmayacaksın, İstanbul Sözleşmesi’nden de vazgeçeceksin. Bu hakikaten kadınları uçurumdan atmak gibi bir şeydir. Nafakaya da süre getirelim. Nafakaya süre sen nasıl getirebilirsin? Bu rakamlar magazin basınındaki rakamlar değil ki. Normal aile standardı içerisinde bazen ikisi çalışan ama çoğunlukla kadınların çalışmadığı. Evlilik 5 yılsa nafaka 5 yıl verilecek. Bu 5 yıllık evlilik süresince 3 çocuk yapıldıysa ne olacak? 3 çocuğu kadın herhangi bir yere bırakamayacağı için kreşe vereceği parayı nasıl kazanacak? Sosyal kreşler mi var bu memlekette? Sosyal kreşin olmadığı yerde her çocuk için nereden parayı verecek? O saate kadar çalışmamış mesleki herhangi bir tecrübesi olmamış kadına nerede neyi öğreteceksiniz, hangi konuma getireceksiniz? Tüm bunların bakış açısının makul ve mantıklı olması gerekiyor."

Güncelleme Tarihi: 14 Şubat 2022, 15:40
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER